SANATÇILARLA LEMAS ÇAYI’NA GEZİ

SANATÇILARLA LEMAS ÇAYI’NA GEZİ

M. Demirel Babacanoğlu Yazdı.

Adana Yaşam Sanat derneği Başkanı Mehmet Taşar öncülüğünde geçen yıldan beri belli aralıklarla  yöreye geziler düzenlendi. Bu altıncısı oluyor olmalı. Katılımcı üyeler sevdiler geziyi.

15 Ekim 2017 Pazar günü orta büyüklükte bir otobüs (midibüs)’e Adana-Dörtyol-İnönü Parkı önünden bindik, çıktık yola, Mersin’den de arkadaşları aldık. Kırka yakın katılımcı şair yazar birlikteydik.

Mehmet Taşar, Duran Aydın, Ali Ozanemre, Demet Duyuler, Jale Keskinkılıç, Reha Ören, Halil Özer, Ali F. Bilir, Saadet Bilir, Kubilay Altuntaş, Mete Altuntaş, Remziye Çevik, Selda Kaya, Ferhat İşlek, Fahri İşlek, Meliha Ünal Kar, Fatma Temel, Leyla Gökgöl, Şahin Taş, M. Demirel Babacanoğlu, (…).

Mersin’i geçtik, Kanlı Divane’ye vardık. Burası,  3. yy.’dan kalma büyük geniş yerleşim yeri. Belli süreçlerden, yaşamlardan geçtikten sonra yaşamı sona ermiş…

Denebilir ki ilk göze çarpan 60 metre derinliğinde ölüm çukuru/obruğu. İçinde, divanda, biri kadın ikisi bay kabartma barındırıyor. Yağmurlu havalarda toprak rengine büründüğü için; bir de Romalıların suçluları buraya atarak cezalandırdığı için “Kanlı Divan” adını almış…

Geziyoruz! Kesme granit, bazalt taşlardan yapılmış yapılar, mezarlar, değirmen kalıntılarını görülüyor. En çok göze çarpan yapı da zeytinyağı değirmeni. Çevre zeytinliklerle dolu. Zeytin değirmeni olmasın da ne olsun? Akdeniz Bölgesinin büyük özelliğidir bu. Zeytinyağı bulunsun evinizde, bütün dertlere deva.

Ayrıldık! Lemas Çayı kıyısını izleyerek Doktorun Yeri denilen yere ulaştık. Giriş beş lira, çay içerek karşıladık onu.

Girişteki levhada şunlar yazıyordu:

“Bu Vadi, eski İçel Milletvekili Dr. Nazım Baş’ın doğum yeri ve atapulu mülktür. Mülk Allah’ındır. Kendi çocukluk yıllarının ve atalarının anısını yaşatmak, çevreyi ve doğayı sevenlere, bu doğa güzelliğini paylaşmak için halkımızın hizmetine sunulmuştur. Doğayı seven yaşamı sever, yaşamı seven çevreyi sever. İnsanı seven çevreyi korur.(*)

Lemas Çayı denince  hemen usuma, Uzuncaburç-Kırağıbucağı mahallesinde, öğretmenlik yaptığım yıllar (1968-74) geldi. Kuzeyimizde bir okula gittiğimizde görmüştüm Lemas Çayı’nı ilk. Kıyısında çay içerek izlemiştik, daha temiz, daha gür akıyordu. Bu görüşüm ikinci oluyor…

Çayın kıyıları eğlenmek, kır yemeği yemek, dinlenmek için Mersin-Mezitli Belediyesince düzenlenmiş. Kendimize bir yer seçtik. Masaları birleştirdik. Kumanyaları açtık, paylaştık; doyurduk karnımızı. Tütsüledi kimi arkadaşlar kafayı. Mete Altuntaş dokundu gitarının teline, türküler, şarkılar söylendi, oyunlar oynandı. Neşeli bir zaman yaşandı.

Çevremizde başkaları da vardı. Mangallarını yakmışlar, sofralarını açmışlar, keyiflerini çatmışlardı… Çay’ın yukarısına doğru gittik. Sevgililer buluşmuşlardı. Üniversite gençleri kitap okuyorlardı.

Çok güzeldi yamaçlar, sular, ağaçlar. Kuş sesleri karışıyordu neşeye…

Akşamüzeri ulaştık evimize.

(*)Levhadaki yazı olduğu gibi yazılmıştır.

*****

Önceki

Bodrum’da “MISS HAIR BEAUTY TESA”

Sonraki

“Hayattan Pembe Kareler” Sergisi

Yorum yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Popüler Yazılar