Öykü – Çıkar Şu Ağzındaki Baklayı
M. Demirel Babacanoğlu Yazdı
Eskiden başı külahlı, boynu torbalı, beli dolaklı, ayağı çarıklı dervişler varmış. Bunlar o tekke senin, bu tekke benim gezer dururlarmış. Ekmek elden, su gölden geçinir giderlermiş… Bunların içinde çalışkan, geçimini sağlar dervişler de yok değilmiş. Haksızlığa karşı durur, yanlışları düzeltmeye çalışırlarmış..
Böyle iki derviş varmış; birlikte gezer, birlikte tozarlarmış. Birisi, haksızlık karşısında sövmeden duramazmış. Öteki derviş bundan rahatsız olur, “aman derviş gardaş şu sövmeyi bırak, günaha giriyorsun” diye uyarmadan edemezmiş. O da, “ben haksızlık karşısında dayanamıyorum, ne yapayım, sövmeden duramıyorum” dermiş. Bu kez arkadaşı “şu baklayı ağzına koy, bir daha sövme” diye sıkısıkaya uyarmış.. Arkadaşı, “peki” demiş, almış baklayı ağzına koymuş… Bir haksızlık karşısında sövecek olunca bakla ağzımdan çıkar diye sövmekten vazgeçermiş…
Bir gün şakır şakır yağmur yağarken bir kasabanın sokağında hızlı hızlı yürüyorlarmış. Yakındaki bir evin penceresi açılmış; bir çocuk çıkmış; “derviş baba derviş baba” diye bağırmış, “bir dakika durmanızı istiyor annem”demiş.
Dervişler merak içinde ne olacak diye durmuşlar, bu sırada iyice sırılsıklam olmuşlar. Az sonra çocuk yine görünmüş pencereden; “derviş baba, derviş baba annem teşekkür ediyor, gidebilirsiniz” demiş…
Dervişler çocuğa yüksek sesle; “Oğlum ne için durdurulduk bu yağmur altında, sırılsıklam olduk, iyice ıslandık yazık değil mi bize” demişler.
Çocuk şöyle seslenmiş;
“Derviş baba, derviş baba annem tavuk bastırıyor, civcivler sizin gibi külahlı çıksın diye durdurduk” demiş.
Arkadaşı öfkeyle ağzı baklalı dervişe dönmüş;
“Ulan derviş, çıkar ulan ”demiş, “ çıkar şu ağzındaki baklayı!”
*****