ÇAYDAN GELEN ELMA – Öykü
M. Demirel Babacanoğlu
ÇAYDAN GELEN ELMA – Öykü
Devrin birinde bir sofu varmış.
Sofu bir gün, çay kenarına inmiş, abdest alıyormuş, bakmış ki çaydan yuvarlana yuvarlana bir elma geliyor; elma öyle güzelmiş, öyle güzelmiş ki, canı çekmiş, elmayı almış dişlemiş yemiş. Sonra aklına soy kaçmış. Bu elmanın bir sahibi olmalı; bulup helal ettirmeli, yoksa haram olacak… Cehennemde yakacak. Elmanın geldiği yöne doğru yürümüş, yürümüş, yürümüş, bir elma bahçesine rast gelmiş. Bu elma, bu bahçeden olmalı demiş: Bahçenin kapısından bağırmış; “Bahçe sahibi, bahçe sahibiiiiiii! Bahçe sahibiiiiiiii!” Bahçe sahibi sesi duymuş, kapıya gelmiş, “Ne istiyorsun” demiş. Sofu olayı anlatmış
“Helal et” demiş
Bahçe sahibi, “bir koşulla helal ederim” demiş.
Sofu, “Koşulun ne” diye sormuş.
Bahçe sahibi, şöyle sıralamış koşullarını:
“Benim, kulağı duymaz, dili konuşmaz, gözü görmez, eli tutmaz, ayağı yürümez bir kızım var, onu alırsan…”
Sofu sıkıntı içinde; “başka bir yolu yok mu bu işin?” diye sormuş.
Elma sahibi “yok” deyip kestirip atmış.
Sofu iyice düşünmüş. Sağa bakmış, sola bakmış, kaşınmış durmuş. Umar yok! Ya kızı alacak, ya da elma haram olacak. Haramın cezası ağır. İçinden “keşke elmayı yemeseydim” diye geçirmiş.
“Yahu elmacı kardeş” diye seslenmiş; “ elmanın karşılığında para vereyim, mal vereyim, tarla vereyim, bağ vereyim.. elmayı helal et bana..”
“Olmazzzz” demiş elmacı, “koşulum bu.”
Sofu, haramdan o denli çok korkuyormuş ki, elmayı yediğine bin pişman olmuş amaaa, sıfırlanması olası değil. Ortada bir elma var, çaydan gelen elma. Bir kere yemiş Sofu elmayı. Yerine elma da verse, para da verse, mal da verse, adam helal etmiyor. Umarı yok, kızı alacak. Boynunu bükmüş Sofu,” ne yapalım, yazgı bu” demiş.. Kızı almaya karar vermiş, bahçe sahibine; “olur” demiş, “peki alayım.”
Elmacı sevinmiş bu işe; Sofu’ya şöyle seslenmiş:
“Tamam, sen hiç tasalanma, düğününüzü de ben yaparım.”
Eşe, dosta, sağa sola haber verilmiş, okuntular salınmış. Görkemli, dillere destan, bir düğün yapılmış. Sofu gerdeğe girmiş.. Bir de ne görsün, dünya güzeli bir kız. Eli ayağı sağlam, gözü görüyor, kulağı duyuyor. Şaşırmış! Bir yanlışlık olmasın! diye hemen çıkmış dışarı, bahçe sahibini bulmuş; “Aman kayınbaba bir yanlışlık olmasın gördüklerim doğru mu?”
Bahçeci şöyle yanıtlamış Sofu’yu:
“Yok oğlum yok, hiçbir yanlışlık yok; dünya güzeli o kız benim kızım. Sana, kulağı duymaz dedimse, duyduklarını başkasına taşımaz; dili konuşmaz dedimse, yalan söylemez, iftira atmaz, dedikodu yapmaz, insanları birbirine düşürmez; gözü görmez dedimse harama bakmaz, eli tutmaz dedimse , hiç kimsenin malını almaz, çalmaz, ayağı yürümez dedimse kötülüklere gitmez, hırsızlık eşkıyalık yapmaz, iki yüzlülük etmez… demek istedim. Sen de böyle benim kızım gibi dürüst bir insansın; çaydan gelen elmayı haram bildin bana geldin; dedim ki kendi kendime, tam benim kızıma göre bir eş,bana göre iyi bir damat, onun için kızımı sana verdim.. Var git rahat gerdeğe gir… torunlarım olsun, seveyim, haydi oğlum… hayırlı olsun.”
Sofu rahatlamış, hemen koşmuş gerdeğe..
Şimdi düşünün… Böyle kaç Sofu var?
……………………………………………………..
Not: Yayın hakkı yazarınındır. Yazarından izin alınmadan yayınlanamaz.
*****