Bir Garip Orhan Veli
Harika Ören Yazdı
Ne hoş bir güzelliği vardır; hafif adımlarla dünyadan gülümseyerek geçenlerin. Kimseye bir kötülüğü dokunmadan yaşayanların, onurlu bir yaşam seçenlerin… Der Virginia Wolf. Tam da Orhan Veli Kanık’ı tarif eder.
Sonbahar yaprakları gibi toprağa düşen değerlerimizden biridir, Kanık. Hem de gerçekten 1950 yılında Ankara’da karanlık bir sokakta, belediyenin açtığı çevresine hiçbir işaret konmayan, karanlık bir sokaktaki çukura düşer. Başı zedelenir. Beynindeki bir damar çatlaması sonucu iki gün sonra İstanbul’da hayatını kaybeder.
İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü’nden iki yıl sonra ayrılarak çalışma hayatına başlar. Yardımcı öğretmenlik yapar. PTT Genel Müdürlüğü’nde çalışırken (1936-1942), askere alınır. Yedek subaylığını Bolayır’da yaptıktan sonra Milli Eğitim Bakanlığı Tercüme Bürosu‘na çevirmen olarak girer. Klasiklerden çevirileri bu yıllarda yayınlanır. Yaprak Dergisi’ni çıkarır.
Orhan Veli, ilkokulun son sınıfındayken şiirle ilgilenmeye başlar. Öğretmeni destekler ve yazmaya yönlendirir. İlk şiiri 1924 yılında Çocuk Dünyası adlı dergide yayımlanır
Lisede öğretmenleri Ahmet Hamdi Tanpınar, Rıfkı Melul Meriç, Halil Vedat Fıratlı ve Yahya Saim Sinanoğlu‘nun yakın ilgisiyle, şiir aşkını büyütür. Oktay Rifat ve Melih Cevdet‘le arkadaşlıkları o dönemlere rastlar. Varlık Dergisi’nde ilk şiirleri yayımlanır.‘’ Sesimiz’’ dergisini çıkarır. (1 Aralık 1936).
1941yılında ilk kitabını Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’le birlikte Garip adıyla çıkarır. Mina Urgan 1940’lı yıllarda Orhan Veli ve Oktay Rıfat’la Küllük Kahvehanesi’ndeki buluşmalarından hatıratlarında bolca bahseder. Bu kitapla birlikte şiirimizde “Garip akımı” “Garip Şiiri” diye adlandırılan bir yeniliğin de kurucusu olur. Daha soma çeşitli şiir kitapları çıkarır, düzyazıları ve çevirileri yayımlanır. Varlık başta olmak üzere çeşitli dergi ve gazetelerde yazılar yazar.
Edebiyatımıza önemli eserler kazandırmış, derin iz bırakmış şiirin büyük ustasının Garip şiiri kitabına isim olur. ‘’İstanbul’da Boğaziçi’nde/ Bir garip Orhan Veli’yim./ Veli’nin oğluyum/ Tarifsiz kederler içindeyim’’ mısralarını bilmeyenimiz var mı?
Ölçü ve kafiyenin gerekli olmadığını savunarak, şiirin yapısında, özü ve konusunda değişiklikler yaparak; şiiri kalp ve klişelerden kurtarır. Şiir Orhan Veli’nin dizelerinde yaşamın içine taşınır. Düşüncelerini, yaşadığı olayları, anlık duygularını dizelere döker. Halk diliyle günlük yaşam üzerine, sade, şeffaf, içten deyişini kullanarak yazar.
Garipçiler akımı şairlerinin amacı, dolaysız, yalın, açık seçik bir halk diliyle şiir yazmaktır. Orhan Veli‘nin başlattığı akım, edebiyat tarihimizde “Edebiyat zevkimizde devrim” olarak nitelendirilir. Geleneksel şiirimizin kabuğu çatlar. Söz sanatları bir yana bırakılır. Ölçüsüz uyaksız, halkın anlayacağı yalınlıkta bir dille şiir yazma yolu açılır.
Nesirlerinde ve çevirilerinde kendine özgü üslubu, inceliğinin oluşturduğu çekicilikle; eleştirmen Nurullah Ataç’ın ilgisini çeker. Ataç, “Orhan Veli, şiirlerinin hemen hepsinde birer hikaye anlatır, hem de uzun bir hikaye, sanki birer hayat. Ancak bu hikayeleri bütün fazlalıklardan temizler, bize birkaç satırda özü söyleyiverir. O koca hikayeyi şiir üslubuna koyuverir.” diyerek, Orhan Veli’nin üslubunu onaylar.
Garip (Oktay Rıfat ve Melih Cevdet’le 1941), Vazgeçemediğim (1945), Destan Gibi (1946), Yenisi (1947), Karşı (1949) isimli şiir kitaplarıyla tanıdığımız sanatçının düzyazı, eleştiri ve hikayeleri de vardır. Ayrıca ‘’El Kapısı’’ isimli bir de oyun yazar.
İstanbul’u gözleri kapalı dinler; şehirlerin bir sesi olduğunu ondan öğreniriz. Baka kalır giden geminin ardından, atamaz kendini denize, ağlayamaz. Dünyayı sever, biliriz. Hasretlik hep serdedir, anlarız. Bir Gariptir kendisi yüreğimize yerleşmiş. Bizler, her birimiz şiirin ustası Orhan Veli’in mısralarında ki yaşam değil miyiz?
Çetin Altan ; Orhan Veli’nin ölüm haberini aldığında ‘’ Orhan Veli öldü. Ben bu satırları yazarken Orhan, İstanbul morgunun teşrih masası üstünde yatıyor. 36 yaşında öldü Orhan. Türk şiirini kökünden sarsmış, yüzlerce şairi tesirinde bırakmış, genç yaşta pek az kimseye nasip olan bir şöhret kazanmıştı. Orhan başka bir millette doğsaydı milletlerarası bir şöhrete ulaşırdı. Son zamanlarda işittiğime göre ceketsiz dolaşıyormuş. Onun yüzde biri kadar sanatkar olmayanlar, hatta insan olmayanlar bugün genel müdürlüklerde, sefirliklerde sefa sürüyorlar. Ve Orhan ceketsiz öldü.’’ yazarak acısını ortaya koyar.
Orhan Veli, bir deyişinde ‘’Ölünce kirlerimizden temizlenir/ Ölünce biz de iyi adam oluruz;/ Şöhretmiş, kadınmış, para hırsıymış,/ Hepsini unuturuz’’ der ya O yaşarken de iyi adamdır zaten.
14 Kasım 1950 yılında İstanbul’da kaybettiğimiz Şair,Yazar, Çevirmen Orhan Veli kanık’ı saygıyla anıyorum. 16 Kasım 2020 İzmit
*****