KÖPRÜÇAY & MANAVGAT
Haber & Fotoğraflar Şahika Öner
TC Doğa Yürüyüş Grubu ile, şubat ayının yağmura meyilli bir Cuma gününde, yürüyüşümüz Köprüçay bölgesi olacak. Antalya’nın doğusundaki Köprüçay’ın azgın sularının sakinleştiği, denize dökülmeden önce şiirleşerek sustuğu bu bölgeyi keşfedeceğiz.
Köprüçay, Isparta Sütçüler yakınlarında Toros dağlarından doğan, dar ve derin kanyonlardan geçerek Serik yakınlarında Akdeniz’e dökülün akarsudur. Köprüçay yılda 3065 hm³ su taşımaktadır. Çay üzerinde 96 MW Kurulu güce sahip Beşkonak II Hidroelektrik santrali yapılmıştır. Çayın Bolasan köyü ve Beşkonak beldesi arasında uzanan kanyon vadisi Köprülü Kanyon Milli Parkı ilan edilmiştir. Piknik ve kamp yapılabilen alanda, balıkta avcılığı da yapılmaktadır. Köprülü kanyon 14 km uzunluk ve 100 m kenar yüksekliğe sahiptir. Türkiye’nin en önemli rafting alanlarından biri olup, en çok tercih edilenlerdendir. 2008 yılında Manavgat’ta başlayan ve Köprüçay rafting merkezinin yanından geçen orman yangınında 10 bin hektarlık 20 bin kızılçam alanı kül olmuştur. Kızılçam’ın ısıya çok dayanıklı olduğundan, orman yangınlarından sonra bile tohumları ile yeniden baş göstermektedir. Akdeniz iklimine elverişli olan kızılçam en fazla bizim ülkemizde bulunmaktadır.
Sağırın bölgesinde yürüyüşe başlıyoruz. Yağmur inceden, bizi, ıslatmakla meşgul, herkes yağmurluklarını giyiyor. Yollar çamurlu, çam ağaçları arasından yolumuza devam ediyoruz. Yağmurluğa rağmen bayağı ıslanıyorum. Sonunda Köprüçay aşağıda gözüküyor. Yazın azgın sularında rafting yaptığım çay, bulutlarla karışmış, bize görselliğini sunuyor. Kıyıya iniyoruz, yağmur hafiflemiş, güneş yüzünü gösteriyor. 7 km sonra aracın bulunduğu yerdeyiz. Güneş artık bizi ısıtıyor. Çay kenarında öğlen molası, kaptan şoförün demlediği çayla daha keyifli oluyor. İlk defa avokado tarlası görüyorum. Üstleri zarar görmesin diye kılıf geçirilmiş. Sırasıyla enteresan bir görüntü veriyor.
Aspendos Su Kemerleri‘ne hareket ediyoruz. Ön tarafında satıcı köylü kadınlarımız hem emeğini, hem de içecek satıyorlar. Aspendos‘un en önemli yapılarından biri olan su kemerlerinin sifonları ünik olup en çok üzerinde çalışılan yapı olmuştur. Yapı güney parados’unun üzerindeki yazıtından anlaşıldığına göre Marcus Aurelius dönemindendir. Aspendos‘lu Theodoros adında birinin oğlu olan mimar Zenon tarafından yapılmıştır. Aspendos’un en dikkate değer özellikleri arasında, su kemerlerinin sifonları ve dünyanın en iyi korunmuş tiyatrolarından biri olarak gösterilen tiyatro binası vardır. Tiyatro, yazıtlardan anlaşıldığına göre Marcus Aurelius dönemine aittir. Aspendos Antik
Kenti Su Kemerleri ve Tiyatrosu’nun UNESCO Dünya Miras Geçici Listesine kaydedilmesi uygun görülmüştür.
Arkeologlar için Aspendos Antik Kenti‘ndeki su kemerlerinin belki de antik tiyatrodan çok daha önemli olduğunu dile getirmişlerdir. Neredeyse bir kilometre boyunca uzanan günümüze kalmış su kemerlerinden çok fazla bulunmamaktadır. Su kemerinin 2 sifonunun ayakta kalmış olmasının önemini arttırmaktadır. Bir mühendislik harikası olan su kemerleri sifonlar yaklaşık 25 kilometre uzaktan gelen suyu kente basarak yavaşlatıyor, orantılı hale getiriyordu.
Sırada, Köprüçay üzerindeki Aspendos Köprüsü var. Köprü, Belkıs ya da Eski Köprü olarak da anılmaktadır. Aspendos Köprüsü ilk olarak Roma döneminde inşa edilmiştir. Köprünün Roma dönemindeki hâli depremler sonucu yıkılmış ve daha sonra 13. yüzyılda Selçuklular tarafından eski köprünün kalıntıları üzerine yeni bir köprü yapılmıştır. Köprü, (1219-1236) tarihleri arasında, Antalya’nın Selçuklular için önemli olduğu dönemlerde Alaeddin Keykubat zamanında kıyıda ulaşımı sağlamak için tekrar yapılmıştır. Köprünün yapımında yakında bulunan Aspendos antik şehrinin yapılarına ait taşlar da kullanılmıştır. Tarihi Belkıs (Aspendos) Köprüsü’nün uzunluğu 220 metre olup genişliği 3.5m ile 6.5m arasında değişmektedir. Kemer açıklıkları ise 5 metre ile 16 metre arasındadır. Yakın zamanda restore edilmiştir. Köprüçay‘ın (Eurymedon) her iki yakasını birbirine bağlar. Köprünün inşa kitabesi, mansap cephesinde ve kuzey-batı kanattaki ilk kemer ayağının tempan duvarı üzerindeki korkuluktadır; zamanla eksilen kitâbenin yeniden ele alınması sonucunda, köprünün, Sultan I. Alâeddin Keykubad’ın oğlu Sultan II. Gıyaseddin Keyhüsrev tarafından 1239/40 yılında inşa ettirildiği kanıtlanmıştır. Köprünün hikayesini daha sonraki yazımda sizinle paylaşacağım.
Gün biterken, bu dolu dolu gezinin keyfini yaşayarak, Antalya’ya dönüyoruz.
*****