Antalya Doyran Göleti & Sinan Değirmenleri

Antalya Doyran Göleti & Sinan Değirmenleri

Haber & Fotoğraflar Şahika Öner

Bugün Antalya’ya çok yakın olan, Doyran Göleti ve Sinan Değirmenlerine gidiyoruz. Eko Trekking grubu Ali Bey’le birlikte 1000 rakımlarda temiz havayla buluşup, 7km yürüyeceğiz.

Konum itibari ile Doyran, Antalya‘nın batısında yer almaktadır. Mahallenin kuzeyinde Korkuteli, doğusunda Aşağıkaraman, güneyinde Çakırlar, batısında ise Saklıkent sınırları ile çevrilidir. Doyran Çayının geçmesiyle oluşmuştur. Yol üzerinde, çeşmeler de bulunmaktadır. Çakıllar yolundan Saklıkent-Doyran tabelasından sapıyoruz. Saklıkent’e 30km kala Doyran’dayız. Yazın hala devam etmesi ve yağışların başlamaması göletin sularını iyice yok etmiş. Girişteki küçük şelale çoşkun aksa da, doldurmaya yetmiyor. Etraf da kamp yapanlar, ormanda piknik yapanlarla dolu. Mangallar yanıyor, yasaklara aldıran, ikaz edende yok. Gölet kenarındaki yürüyüş ve fotoğraf çekiminden sonra vasıtayla yola devam ediyoruz.

Belirli bir bölgede, Sinan Değirmenine doğru yürüyüşe başlıyoruz. Öğlen sıcağı hırpalayıcı, gölgelerdeki rüzgarsa bir nebze bizi ferahlatıyor. Bahçeler bize, kuşburnu, iğde ve ayvalar sunuyor. Göz hakkımızı kullanıyoruz. Sol tarafdaki manzara nefis, yeşilin her rengiyle süslenmiş manzara, bize daha sonbahar renklerini yaşatmıyor. İleride 1800 rakımlarda Beydağlarında Feslikan Yaylası; Bereket Dağı, Eren Dağı ile Karadağ arasında uzanıyor. Renkli evler adeta yeşil içinde açmış iri çiçeklere benziyor. Yol sonu, küçücük bir bakkalda, mola… Gelsin çaylar!

Doyran köyünde Sinan Değirmeni’ndeki, Osmanlı dönemine ait ahşap tahıl ambarları, son yıllarda çok sayıda ziyaretçinin ilgi odağı haline geldi. Günümüze kadar ulaşan yaklaşık 300 yıllık 86 tahıl ambarı, tarım kültürü ve sivil mimari örneği olarak bölgenin en güzel tarihini vurguluyor. Tahıl ambarları, tarım kültürü ve sivil mimarinin önemli örneklerinden biri olarak kabul ediliyor. Çivi kullanılmadan, tahtaların birbirine geçirilmesiyle inşa edilen tahıl ambarlarının sedir ağacından yapılmış. Reçinesinin kokusu nedeniyle böceklenmeyi önlüyor.

Sinan Değirmeni ve tahıl ambarlarının en az 250- 300 yıllık olduğunu biliniyor. Ali Bey’in yaptığı sucuk ekmek ve çay keyfinden sonra Sinan Değirmeni’ndeyiz. Nostalji havası, terk edilmiş yöre büyülüyor. Eskimiş ahşap yüzler, kilitleri paslanmış ambarlar arasında dolaşıyoruz. Bazı yerlerde kuru yapraklar ayağımızın altında, sessizliğin tek melodisi oluyor. Bölgenin en yaşlı bireyi 90 yaşındaki Mevlüt Uygun her zamanki oturduğu yerde bizi karşılıyor. Uygun; “Herkesin kendine ait bir ambarı vardı. Bu ambarlara buralardaki arazilerde yetişen arpa, buğday ve un koyuyorduk. O zamanlar yol yoktu buralarda’’ diyor. Arkadaşlarla sohbet ediyor. Hepsine hayır duaları ediyor.

Bölge, 2013 yılında geniş bir koruma çevresi ile birlikte Antalya Kültür Varlıkları Koruma Bölge Kurulu‘nca tescillenip, koruma altına alınmış. Olağanüstü bir coğrafya ve doğa içinde vadide saklı, orijinalliğini hala koruyan bir yerleşim olan Sinan Değirmeni, adını köydeki eski değirmenden almış. Geçmişte tüm çevre yerleşimlerdeki köylüler burada cuma günleri toplanır, yörenin o zamanki tek camisine gelirlermiş. Aynı zamanda burası merkezi bir pazar yeri olarak kullanılırmış. Köylüler alacak ve satacaklarını burada sağlarmış. Dinsel, ticari ve sosyal bir buluşma yeriymiş.

Yolcu yolunda gerek, dönüş yolunda portakal ve nar bahçesine uğruyoruz. Portakallar yeşil renkte, narlar çok büyük, dallar zor taşıyor. Bir gün daha yeni yerler keşfedip, yürüyüşümüzü yaptık. Uyumlu grup ve Ali Bey’in itinalı yönetimiyle günü bitiriyoruz.

*****

Read Previous

Gamze Erten, “Sanat Hayal Gücünün Bir İfadesidir”

Read Next

G.Antep’te “Yaşayan Müze” Etkinlikleri

Leave a Reply

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Most Popular