
“Ölünce de Kırmızı Ruj
Sürüyor musunuz?” imza günüm
Nihal Güres Yazdı
Bu yıl 38. Düzenlenen Kitap Fuarında ben de kitabımı imzaladım. “Ölünce de Kırmızı Ruj Sürüyor Musunuz?”.
Kitabım çok lüks bir bakımevinde yaşlanmayı ve yaşlılığı reddeden 4 kahraman arasında geçiyor.
80 yaşına basan baş kahramanımız bir Diva. Günlerden bir gün düşünce kalçasını kırıyor ve bir müddet hastahanede tedavi edildikten sonra şiir kitaplarını, pembe sabahlıklarını, ponponlu terliklerini , köpüklü kahve setlerini ve mucizelerle dolu pespembe hayallerini alarak lüks bakımevinde boğaza karşı bir suit odaya yerleşiyor.
Kendi anlatımına göre kahramanımızı bir Sophia Loren gibi düşünmeliyiz, 80 yaşında olmasına rağmen yaşlılığı kendisine yakıştıramayacak kadar genç ruhlu, hatta ruhu 18 liklere taş çıkaracak derecede fıkır fıkır kaynıyor. Yan oda komşusu da Latin Edebiyatı kürsüsünden emekli olmuş bir profesör değil miymis?
Profesör de roman boyunca okuduğu atesli aşk dizeleri ile bakımevini birbirine katmakla kalmıyor aynı zamanda da bizim Diva‘nın aklını başından alıyor. Bir bakımevinde başlayan ve bulutların üzerinde devam eden roman acıklı bir yaşlılar dramı değil . Bilakis yaşlılığa direnip ruhları ile sonsuzluğa uzanan , şairlerle, dizelerle , kaybetmedikleri hayalleri ile sonsuzluk denizini arayan , aşkın ve erotizmin büyüsü ile espri ve ironi ile kendileri ile dalga geçebilen , buruk bir tadı harika bir içtenlikle yaşayabilenlerin romanı.
Tüm dünyada yaşlanmayı reddeden böyle bir kuşak var. Bunlara ‘ Baby Boomer ‘ deniyor. Bu kuşak genellikle 2.Dünya savaşı’ndan sonra doğan kuşak olarak kabul ediliyor. 1946/ 1964 yılları arasında doğan bu kuşak gelişmiş sağlık hizmetleri ve genom teknolojisi sayesinde 100 yaşından sonrasını bile sağlıklı olarak yaşayabilme potansiyeline sahipler. Bunlar arasında dünyadan Sophia Loren , Cher, Donald Trump, Steven Spielberg, Goldie Hawn, Meryln Strep , Catherine Deneuve ve bir cok isim var. Türklerden ise baş Diva Ajda Pekkan, Nükhet Duru , Ediz Hun , Devrim Erbil sayılabilir.
Benim kahramanlar ise hem sevginin büyüsüne hem de sevilesi insanlık hallerine sığınıyorlar.
Bakımevinin mutfağına gece gizlice inip, nereden buldukları belli olmayan büyü kitabından yaptıkları tariflerle güzelliği, aşkı ve yaşam arzusunu canlı tutmaya çalışıyorlar, belki de kendilerine güzel bir masal anlatıyorlar, şiirsel metaforlarla süslü, pasta kremaları ile kaplanmış düşsel bir dünya kuruyorlar kendilerine.
Düşsel , gerceküstü bir anlatımla yaşadığımız hoş olmayan olayları bir nebze olsun unutalım, gene de gülümsemeyi hatırlayalım istedim. Yer yer teatral bir anlatıma sığındım, insanlar her zaman sanata sığınırlar , çünkü sanatın ışığı her zaman bir umut taşır , bizi aydınlatır öyle değil mi?
Ben bu divalarla yaşadım, teyzelerim , halalarım , kayınvaldem , hepsi Cumhuriyetin ilk kuşağı olarak pırıl pırıl kadınlardı. Tüm işlerini yapacak kadar becerikli, yoklukta , kıtlıkta mükellef sofralar kuracak kadar yaratıcı , dantelsiz ic çamaşırı giymeyecek kadar zariftiler. Bu kuşak artık kayboldu, onlara ‘ Istanbul Hanımefendisi ‘ denirdi. Her biri bir roman sayfasından cıkmış birer zerafet örneği gibiydi.
Kaybolan bu güzelliklerin hatırası benim romanımda yer alıyor.
Kitabımla ilgili cok güzel geri dönüşler aldım. Insanların ilgisinden memnun olmadığımı söylemem mümkün değil.
Fuarda da dostlarımla söyleştik, fuarı ziyarete gelen öğrencilerle kucaklaştık , ne güzeldi o çocuklar , yorulunca salon kenarlarında oturup dinlendiler , defterlerine resimler çizdiler .
Biz yaşlanmıyoruz, o güzel çocuklar, gençler büyüyorlar, hep beraber yeni şeyler öğreniyoruz, yeni hayaller buluyoruz, yeni düşler buluyoruz, hep beraber yeni bir dil , yeni bir gelecek çiziyoruz.
Aydınlık günler sanatla, kitap fuarları ile gelecek.
38. Kitap fuarımız da kutlu olsun . Nice fuarlar , güzel günler görsün ülkemiz, dünyamız. Barış görsün, dostluk görsün , mutluluk görsün.
Bu vesile ile Berfin Yayınları sahibi ve kitabımı basan İsmet Arslan‘a da çok teşekkür ediyorum, onun sayesinde 38.Kitap Fuarı’nda unutulmaz anılarla dolu şahane bir gün yaşadım.
Fuar 10 Kasım akşamına kadar açık ve tıklım tıklım dolu.
Her şey çok güzel olacak sanki…)))
*****