SAFİ İLE SAFİYE – Öykü
M.Demirel Babacanaoğlu Yazdı
SAFİ İLE SAFİYE – Öykü
Eski devirlerde, memleketin birinde Safi ile Safiye varmış. Bunlar iyi kötü geçinir giderlermiş. Safiye namaz kılarmış, Safi kılmazmış.
Safiye bir gün eşine “neden namaz kılmıyorsun” diye sormuş.
Safi, “kılacağım ama, ne abdest almasını biliyorum, ne de namaz kılmasını” diye yanıtlamış.
Eşi, “Safi, ben sana abdest almasını da, namaz kılmasını da öğretirim” demiş, “otur şuraya.” Safi, itiraz etmeden oturmuş. Safiye, ibriği almış getirmiş, tarif etmiş abdest almayı. Safi Tarif üzere abdestini almış. “Şimdi ne yapacağım” diye sormuş. Safiye, “Doğru camiye gideceksin, toplulukla namaz kılacaksın” demiş.
“Ama ben namaz kılmasını da bilmiyorum?”
Eşi namaz kılmayı da tarif etmiş.
“Peki, namazda ne diyeceğim” diye sormuş Safi.
Eşi, “bana bak Safi, beni iyi dinle; diyeceklerimi unutma. Diyeceksin ki; “yolsuz avrat, arsız herif şerrinden bizi koru yarabbiiii!”
“Peki, Safiye’m, dediğin gibi söylerim, unutmam” demiş Safi.
“Yinele bakiyim.”
“Bak Safiye yineliyorum. Yolsuz avrat, arsız herif şerrinden bizi koru yarabbiii!”
“Çok güzel Safi, çok güzel, haydi yolun açık olsun.”
Safi, camiye varmış, en ön sıraya durmuş. İmam önde, topluluk arkada saf tutmuş durmuş, namaza başlamışlar. Safi de, durmuş divana, uymuş imama… İmam okudukça o da okumuş.
“Yolsuz avrat, arsız herif şerrinden bizi koru yarabbiii!” diye inletmiş ortalığı. Bir daha, bir daha okumuş, bir daha bir daha söylemiş… İmam namazı bırakmış, topluluk da namazı bırakmış, öfkeli öfkeli Safi’ye bakıyorlarmış.
İmam: “Çık dışarı, namazı fesada verdin” diye bağırmış, kovmuş Safi’yi.
Safi çıkmıyormuş dışarı. İmam yardımcılarına, “atın şunu dışarı” demiş, atmışlar.
Yardımcıları, yaka paça etmişler adamı, kovmuşlar dışarı.
Safi eve gelmiş. Safiye bakmış kocasına, hali hal değil, üzüntülere gark olmuş Safi…
Safiye, “Sen hiç üzülme kocacığım” demiş; “onlara bir ders vereceğim, bakalım nasılmış namazdan kovmak, öğrenecekler..”
Aradan birkaç gün geçmiş. Safi, hacca gidecek diye tellal çağırtmışlar, her tarafa duyurmuşlar. Günü gelince Safi’yi törenle uğurlamışlar.
O gün Safiye, imamın yoluna çıkmış, imama şöyle demiş:
“İmam efendi kocam hacca gitti, yalnızım, gel, yalnızlığımı seninle giderelim…”
İmam, Safiye’nin güzelliği karşısında erimiş, akmış.
“Gelirim, sen gel dersin de ben gelmez miyim? Gelirim Safiye, gelirim” demiş.
O gün akşam, imam efendi, Safiye’nin evine konuk olmuş. Yemişler, içmişler, yatağa girmişler. Tam o sıra kapı çalınmış.
“Kim o?”
“Benim ben!”
“Sen de kimsin?”
“Ben Safi’yim, tanımadın mı karıcığım?”
Safiye: “Aman” demiş imama, “kocam geldi, sen şu sandığın içine gir, seni görmesin, yoksa ikimiz için de felaket olur!”
İmam sandığın içine girmiş, Safiye kilitlemiş sandığı, koşmuş kapıyı açmış.
“Ülen sen hacca gitmedin mi?”
“Gittimmm!”
“Niye geldin öyleyse?”
“Yolda, aklı erenler dediler ki, gelin sandığını yakmazsan, haccın kabul olmaz. Sandığı yakmaya geldim Safiye.”
“Acelesi ne, sabah ola, hayır ola..”
Sabahı beklemişler. Sabah olmuş. Hamalın sırtına yüklemişler sandığı, “köy meydanına götürmüşler, orada yakacaklar herkesin gözünün önünde.”
Hamal, sandık sırtında köy meydanına ilerliyormuş. İmam, sandığın içinden derinden derinden seslenmiş hamala.
“Hamalll, oğlum var filan yerde, kızım var falan yerde, tez haber ver, gelip beni kurtarsınlar, sana çok para, altın veririm, zengin olursun…”
Hamal sandığı köy meydanına bırakır bırakmaz, doğru koşmuş, imamın oğlunun, kızının yanına, olayı haber vermiş. İmamın oğlu, kızı koşup gelmişler. Odun yığının üzerinde duruyor sandık, bire bire yakacaklar! Az sonra demir çakmağı çakmak taşına vurmaya başlamışlar, çıngılar sıçrıyormuş…
İmamın oğlu seslenmiş, “sandığı yakmayın bana satın, size çok para veririm” demiş.
Safi, “olmaz” demiş, yakmam gerekli, yoksa hacca gidemem.”
İmamın oğlu, “sandığın ağırlığınca altın vereceğim, daha ne istiyorsun” diye karşılık vermiş.
Araya, Safiye giriyor, kocasına sesleniyor:
“Safi, hadi direnme sat sandığı, bu parayla çok iş yaparız, daha sonra da hacca gidersin” demiş, Safi yumuşamış.
Satmışlar sandığı.
Birkaç gün sonra, Safiye kocasına seslenmiş.
“Gel Safi, abdest al, camiye git, namaz kıl.”
Safi öğrendiği gibi abdestini almış, camiye doğru yol alırken karısına sormuş.
“Namazda ne diyeceğim?”
“Aynı şeyleri söyleyeceksin, tamam mı Safi?” demiş.
“Tamam.”
Safi, imamın ardındaki safta yerini almış. Namaz başlamış. Birkaç dakika sonra Safi’nin sesi yükselmiş.
“Yolsuz avrat, arsız herif şerrinden bizi koru yarabbiiii!”
İmam da cemaat de namazı bırakmış…
“Amin, amin… aminnnnnnnn….” demişler…
Kıssadan hisse: Siz siz olun hiç kimseyi küçük göremeyin
…………………………………………
Not:Yayın hakkı yazarınındır.İzin almadan yayınlanamaz.
*****