Osman Nuri Poyrazoğlu’nu Anarken
M. Demirel Babacanoğlu Yazdı
Osman Nuri Poyrazoğlu (*) 15 Mayıs 1934 Osmaniye doğumlu. 09 Şubat 2020 günü ayrıldı yaşamdan. Düziçi Köy enstitüsünü (1951); Gazi Eğitim Enstitüsü edebiyat bölümünü (1958) bitirmişti. İlk, orta liselerde öğretmenlik yaptı. Ankara Batıkent’te oturuyordu. Sayrılanınca çocukları Adana’da özel bir huzurevine yerleştirdiler. Saygın bir kişiliği vardı. Bizi görünce Adana’dan geldik diye sevinir, haberler sorardı..
Milli Kütüphane’de bir izlencedeydik, fotoğrafımı çekmişti kamerasıyla. Dergimiz Aykırısanat’ın, Adana Edebiyatçılar Derneği’mizin üyesiydi… Üretken biriydi. 13 kitap yazdı.
Kül Rengi Yazılar, Yüz Yüze Görüşmeler, Söyleşmenin Böylesi, Bir Başka Gezmek, Osmaniyeli Mektuplar, ’80 ’99 Arası Gezi/Yorum, Kitap Kitap Şiir Gelir Bizlere, Eğer Benim ile Gezmek Dilersen, Mektupların Tanıklığı, Ben de Dedim ki, Gavurdağlı Masallar, Yeni Yıl ve Bayram Kutlama İletilerindeki Türkçe Üzerine, Akşamın Olduğu Yerde…
Kitapların hepsi imzalı bana. Diğer kitaplarını da kapsayan bu imza, “Sayın Hemşerim, sevgili dost Babacanoğlu’na sevgiyle, inanmışlığına saygıyla. (27.08.2002)” diye imzalanmıştı.
Unutulmaz anılarımız olmuştur. Kitaplarımı tanıtan yazılar yazmıştır. Silahlanma adlı kitabım için, silaha karşı olduğumu, barışçı olduğumu yazmıştı. Onu huzurevinde ziyaret etmiştim… Unutkanlığı artmıştı… Doktorları ilgileniyordu yakından. Zor anımsayabildi beni.
Yaşamdan ayrıldığında Ankara’daydım. Sarsıldı yüreğim içim… Acındım yazarımıa. Şimdi ölüm yıldönümünde (09 Şubat 2020) anısına, Osmaniyeli Mektuplar kitabından alıntılar sunacağım. Kitap, Osmaniye ekininin, gelenek göreneklerini canlı bir biçimde yansıtmaktadır.
“Fransızlar, Kurtuluş Savaşı’nda Çukurova’ya geldiklerinde Kozan yöresinde hartlap* gibi kırmızı iri yarı adamlar görmüş. Bunların ne yiyip ne içtiklerini merak etmişler, çağırıp sormuşlar. Yanıtları şöyle olmuş insanların: Biz ‘Baharda ot, yazda dut, güzde murt, kışta palıt* yerik…” demişler. (s. 29)
“ 3/E’den H. Şenlik; ‘anamla babam geçimsiz, her gün tartışıyorlar, kavga ediyorlar. Kavgaları yemekte de sürüyor. Doğru dürüst yemek yiyemiyorum. Sonra bizi döverek, azarlayarak sinirlerini yatıştırıyorlar. Bize kötü örnek oluyorlar…’ diyor. (s. 38)
“… Pamuk tarlalarında ırgatlar düzüm düzüm Çoğunluğu doğu kırsal kesimden geliyor. Her köyün yanında çadırlar kurmuşlar. Atlarıyla, itleriyle, sözleri sazlarıyla yaşayıp gidiyorlar. Gökte ilk yıldız parladığı an onların diline memleket türküleri dolanıyor. Tarlada bir oğlan bir kızın göz göze gelmesi bile, onlar için doyumsuz mutluluk oluyor…”(s. 41)
“Çukurova’da göğsü güzel baba dağlara gün değende, çiçekler çığrışıp açtı. Sarı çiçekli azganlar savran kurup oturdu. Otuyla, çalısı, çırpısıyla nennileniyor dağlar, ovalar. Derelerden sular çıldır çıldır akıyor…”(s. 41)
“Bizim Bozdoğan köylerinde Ali adının çok yaygın olduğunu biliyor musun? İşte sizin köyde, bizim köydeki Aliler. Poyraz Ali, Papaz Ali, Fatma Ali, Cacak Ali, Cin Ali, Davarcı Ali, Tütüncü Ali, Döne Ali, Anşa Ali, Kılıç Ali, Poçulu Ali, Kör Ali, Topal Ali…”(s. 70)
Ağalar abdalın birine demişler ki, “Neyine güveniyorsun da iki üç avrat alıyorsun?” O da,”Bre ağam, kapınıza un deyi geliyok, bulgur deyi geliyok, saman deyi geliyok… bir de avrat deyi gelmeyek, bulunsun evde” demiş. *
…
- *Hartlap, nohut büyüklüğünde kırmızı meyveli bir ağaççık. Palıt (pelit), meşe ağacının meyvesi.
- *Öğretmen Coşkun Seyhanlı’nın mektupları değerlendiriliyor.
- (*).Osman Nuri Poyrazoğla, Osmaniyeli Mektuplar, 12 s., 1. Baskı 1998, Ürün Yayınları, Ankara
*****