GEÇMİŞTEKİ BEN… – Öykü

GEÇMİŞTEKİ BEN… – Öykü

M. Demirel Babacanoğlu Yazdı

Geçmişteki ben, ben değilim. Çok ben oldu bende. Çocukluğumda bir ben vardı bende, iri göğüslü kızlara bayılırdım. Nere gitseler peşlerinden giderdim. Birinde dediler ki, gözünüzü yumun, şuraya çövdüreceğiz. Yumduk. Ben açmadım gözümü, diğerleri açtı mı bilmem?…

Sonraki benlerim, gençlik benlerim karma karış, dolaşık birbirine, ayıramıyorum o benleri! Biri bana baksa, o ben’im, bencileşiyordu hemen.

Bana baktı, beni gördü, işmar etti, beni sevdi… diyordum kendi kendime. Hem bunu dakika dakika, saniye saniye yineliyordum. Anam, n’oldu oğlum, ne konuşuyorsun kendi kendine dedi. Hiç dedim, bir şey yok!

Ortada bir şey yoktu. Ne o, ne bu, ne şu… Kuruntudandı herhalde söyleyip durduğum… Sonra ne oldu? Hiçbir şey! Ben yokum! O yok! Ben!

Karşıtı yoksa bir şeyin, o şey, şey değildir.

Anam diyordu ki ben olmayan o benle, gel seni evlendirelim… Yooook olmaz diyordum. Dinlemiyorlardı beni, kendi kendilerine, gözlerine kestirdikleri iri göğüslü kızlardan birini istiyorlardı bana…Ben kaçıyordum, uzaklaşıyordum… Oyunlar kuruyordum kendimce…Tutmamış oyunlar!

Kurtuldum sanıyordum.

Yok canım, ne kurtulması…

Onların istediğinden kurtulmuşum!
Yoktular ya yanımda…

Okula gitmiştim.

Onlar da vazgeçmişti o kızı istemekten.

Kendi kendimle kalmıştım.

Sınıfları geçmiştim merdivenleri çıkar gibi…

Artık kızlar vardı aklımda.

Kendimle çarpışıyordum…

Şu kızın arkasına mı, bu kızın arkasına mı, o kızın arkasına mı gitsem diyordum? Arkasına gitsem mi dediğim kızların hiç biri iri göğüslü değildi… Ben olan ben’i çekmiyordu!

Ben de iri göğüslü olsun diyordum.

Gitmedim hiç birinin ardına!

Yalnız biri uzun belikliydi. Belikleri ilgimi çekiyordu. Uzun belikli birini gördüm mü bakardım… Biraz arkasında gezdim tozdum o uzun beliklinin. Ala gözlerini alarttı bana. Ağı çıktı öne, alası büyüdü. Korkutucu bir ala’ydı bu. Korkmuyordum, ama yaklaşamıyordum yanına.

Nasıl oldu bilmem? Bir gün, ucu püsküllü güzel bir mendil armağan etti bana. Ben sandım ki beni istiyor! Ne istemesi, yüz verdiği bile yok!

Ne bu mendil????? Gelenektenmiş, yeni yılda verilirmiş! İlgisi yokmuş aşkla, arkadaşlık içinmiş!

Gözünü alarttı bir daha.

Gözünün içine baktım. Gözünün içi öyle demiyor ama dedim.

Gözümün içinde öyle bir şey yok dedi. Nerden çıkarıyorsun?

Gençliğimin ben’i örselenmişti beni.

Bir şiir yazdım ona. Şiirin başlığı onun adıyla benim adımın şifresini taşıyordu. Şiiri gösterdim edebiyat öğretmenime. Başlığın yanına; onun adını, benim adımı yazdı… gülümsedi verdi bana, bir şey demedi…Şiir de çelemedi döndüremedi o ben’in gönlünü.

Nasıl gönülmüş o, taş mı ne? Dedim bir mektup yazayım. Yazdım kırmızı al kağıda, kırmızı zarfa koydum. Aşk meşk gibi şeyler? Saçma sapan şeylerdi yazdıklarım. O yokken, kitabının arasına koydum…

Bekledim. Birkaç saat sonra, bir de ne göreyim, yırtık pinçik pincik edilmiş mektup ağlıyor çöp kutusunda.

Kırmıştım gönlünü.

O yılların ben’i şimdi yok bende.

O ben kaldı gerilerde, ben değilim.

Ben de, o ben yok…

Aşk da gitti, sevgili de…

O gün sevgililer günüymüş?

Hay Allah!

O yılların ben’ini anımsadım,

O ben’siz, ben o’nsuz, ben!

O ben, ben’de olmadıktan sonra.

Her şey benim olsa ne yazar?

Ekim 2024, Adana

****

Önceki

24 Ekim 2024 Perşembe Günün Sergisi

Sonraki

“Nefes” Sergisi Sona Erdi

Yorum yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Popüler Yazılar