Yaşamın tarifi ‘BURADA’…
Anibal GÜLEROĞLU Yazdı
Yaşam nedir? Yaşamla hayat aynı mıdır?
Önceliği ikinci soruya verecek olursak hemen şunu belirtmek gerekir ki, yaşam geneli kapsarken hayat, bireyseldir. Dolayısıyla yaşam ile hayat kelimeleri aynı gibi kullanılsa dahi aynı şeyler değildir. Bu ayrımı yapmanına ardından yaşamın ne olduğuna gelecek olursak…
Kimilerine göre evrimci bir özelliği olan, kendisini kopyalayan ve bu şekilde varlığını sürdürebilen bir döngüdür yaşam. Kimilerine göre de tüm canlıları kapsayan biyolojik bir süreç. Felsefi açıdan ele alındığında… Nietzsche, ‘Yaşam, dinamik bir süreçtir’ derken Alman filozof Dilthey ‘İnsan eylemleriyle deneyimlenen bir olgu’ olarak görmüş mesela.
Kısacası; Yaklaşık 123 adet tanımı bulunan yaşam hakkında bilim insanları ve filozoflar bir fikir birliğine varamamış halihazırda. Galiba en doğrusu Cemal Süreyya’nın ‘Bugün yaşamı seviyorum. Yarın da bir neden bulur severim. Daha sonra yeniden keşfeder yeniden severim’ sözündeki mantıkla bakmak yaşamın ne olduğuna ve olabildiğince… Mutluluğu yakalamak için yaşanılan ortamda.
Yaşanılan ortam demişken, bu noktada ev-aile yani ‘yuva’ atmosferi başı çekmekte kuşkusuz. Nesiller boyu süregiden birlikteliklerin yaşandığı ev-aile atmosferleri yaşamın anlamını güçlendiren ve barındırdıkları kişilerin geriden kalan anılarıyla hayatlara değer katan, iz bırakan olgular zira. Nasıl ki, beyazperdede yerini alan ve hissettirdikleriyle ‘Yaşamın tarifi BURADA’ dedirten ‘Here/Burada’ de bu gerçeğin güzel bir yansıması.
‘BURADA’; TEK MEKANDAN FARKLI ANLARA TANIKLIK ETTİRİYOR
Richard McGuire’ın, Windows’ta birbiri içinde açılan pencerelerden ilham alıp aynı mantığı çizgi romanların panel yapısında kullanarak yarattığı 1989 tarihli altı sayfalık kısa çizgi romanından uyarlanarak Robert Zemeckis’in son filmi olarak beyazperdeye taşınan ‘Here/Burada’ için söylenecek ilk sözümüz ‘Filmin sinemaya farklı bir bakış açısı kazandıran yenilikçi bir iş olduğu’ yönünde olacaktır. Zira 2014’te orijinalinden çok daha kapsamlı 300 sayfalık bir çalışmaya dönüşen, oradan da sinemaya taşınan ‘Here/Burada’nın mantığı, tek bir mekanda tek bir bakış açısından çeşitli dönemlere tanıklık edip buradaki yaşanmışlıklardan kesitler sunarak kafamızda belli fikirler, duygular ve düşünceler yaratmak üzerine kurulu.
Dinozorlar döneminden Kızılderililere… Oradan Amerikan İç Savaşı’ndan günümüze uzanan bir zaman çizelgesinde ilerleyen ve aynı mekanda inşa edilen evdeki yaşamın evrelerini sunan film, Richard karakterinin doğumundan Margaret ile evliliğine, aile oluşundan yaşlılığına kadarki süreçte olan bitenden kesitler anlatan bir içeriğe sahip. Anne-baba, karı-koca ilişkilerini ekonomik koşullarla birleştirerek ele alan yapımda evin yani mekanın öne çıkarttığı aidiyet duygusunun başrolde olduğunu söylesek abartmış olmayız. Çünkü otoriter babasının etkisinden kurtulamayan ve onun gibi ailenin kontrolünü elinde tutmak isteyen Richard’ın evden kopamayışının… Buna karşılık karısı Margaret’in kendilerine ait başka bir ev isteğinin peşinden gidişinin… Ve zaman içinde değişen kişilere karşın mekanın sabitliğinin temelinde hep o var.
İçeriğin çerçevesini kısaca çizmenin ardından Tom Hanks, Robin Wright, Paul Bettany, Kelly Reilly gibi isimlerin karakterlere hayat verdiği yapımın en temel özelliğine gelecek olursak… aynı anda farklı zamanları yansıtan pencereler açarak anlatısını sürdürürken, tek mekan-tek kamera olayıyla verilen değişken hayat akışının 2014 tarihli çizgi roman havasıyla örtüşmesi. Öte yandan bir ailenin kuşaklarını farklı zaman dilimlerinde gösteren filmin seyircisine her sahnede mükemmel görsellik sunduğu gerçeğini de belirtmek lazım.
Tek bir noktadan bakıp zaman içinde yaşananları, özel bir öyküye gerek duymadan, genel açıdan işleyen filmin bir diğer özelliği, yaşamda mekanın aynı kalışına karşın insan hayatındaki değişkenliği vurguluyor olması. Ancak üst üste binen karelerle karmaşık anlatımın bu vurgulamanın hissedilmesini kısmen sekteye uğrattığı da bir gerçek.
Tek planda, insan hayatının ve aile ortamının her evresini anlatmaya çalışan yapımın, farklı duygular hissettiren türden olduğunu da es geçmeyelim. Mesela ‘Burası tam da olmak istediğimiz yer’ diyen babanın varlığıyla ‘Yuva’ kavramının önemi vurgulanırken aile bireylerinin bu tablodaki yeri de işaret edilmekte. Ayrıca senaryonun ‘Neşe, Umut, Kayıp, Aşk’ gibi kavramları duygusal yeterlilikle yansıtması da kayda değer özelliklerden.
Farklı hikayeler anlatan senaryonun odak noktasındaysa Tom ile Robin’in canlandırdığı karakterlerin öyküsü bulunmakta. Bu detay da net bir öyküsü yokmuş gibi algılanmaya müsait yapıdaki filmin aslında hayatın gerçek hikayesinden yola çıktığını ve karakterlerin hikayelerini çocukluktan yaşlılığa kadar anlatan senaryonun, onlar sayesinde zamanın su gibi akıp geçtiğini başarılı bir dille hissettirme derdinde olduğunu göstermekte. Tabii bu süreçte hayatın tüm gerçekliğini, zorlukları ve mutluluklarıyla birlikte ele alan içeriğin, yaşanan ve yaşlanılan yerlerin yarattığı özlem duygusunu yansıtmayı ihmal etmediğini de belirtelim. İşte hayat budur!
SONUÇTA; Hayat boyu kalmak istenen yerin, hayat dolu anlatımını nesilden nesle aktararak veren ve ‘Yaşamın tarifi’ olarak görebileceğimiz ‘Here/Burada’, yıllar sonra ‘Burası bizim evimizdi. Burada yaşadık’ diyebilmenin mutluluk ve huzurunu hissettirme potansiyelinde bir iş!
Bu bağlamda filmi değerlendirdiğimizdeyse bir ikilem çıkıyor karşımıza. Farklı, yenilikçi anlatı tarzlarından hoşlanıyorsanız… Zaman ve mekanın yaşam içindeki değişimlerini görmenin yarattığı duygusallıkla ilgileniyorsanız… Yaşları ilerlemiş oyuncuların yapay gençliklerinden doğan tabloyu eksisiyle artısıyla kabullenmeye hazırsanız ‘Here/Burada’ sevebileceğiniz bir iş konumunda. Yok eğer sinemada geleneksel bir anlatıdan yanaysanız… Alışılmış tarzda bir hikaye örgüsü, zaman akışı ve karakterle gelişen yapımların dışındakiler duygularınıza hitap etmiyorsa Robert Zemeckis imzalı filmin sizi hoşnut etmeyeceği muhakkak.
Yaşam içinde hayatların nasıl gel geç olduğunu saptayan ‘Here/Burada’ filminin bir nevi devrim mi yoksa hayal kırıklığı mı olduğunu seyircinin takdirine bırakıp noktayı koyarken yaşamın gerçeklerine dair son söz Pir Sultan Abdal’dan gelsin… ‘Şu yalan dünyanın sonu hiç imiş, akşam gelip konan sabah göç imiş’.
Yeni yılın sağlık ve güzelliklerle dolu olması temennisiyle…
guleranibal@yahoo.com
www.x.com/guleranibal
****