
Bir Fotoğraf Ustası; “Moiz Çukurel”
Söyleşi: Arş. Gör. Yusuf Tolga Ünker
Maltepe Üniversitesi GSF Grafik Tasarımı Bölümü
- “Bana göre esas mutluluk; gece konakladığım yerde, gün içinde çektiğim fotoğrafları incelerken “hayal ettiğim kareleri iyi çekebildiğimi gördüğümde hissettiğimdir…”
- “Öyle anlarda kendinizi duygusal olarak zirvede hissediyorsunuz.”
Bir Fotograf Ustası olan Moiz Çukurel ile yaptığım söyleşiyi İstanbul Sanat Magazin okurlarının ilgisine ve beğenisine sunuyorum.
- Okuyucularımıza biraz kendinizden söz eder misiniz?
1946 yılında İzmir’de doğdum, 2001 yılından beri eşim ile İzmir’in Urla ilçesinde yaşamımıza devam ediyoruz. 51 ve 49 yaşında iki oğlumuz var.
- Fotoğraf ile nasıl tanıştınız?
Fotoğraf ile tanışmam oldukça erken yıllarda, 13 yaşında iken ve analog fotoğrafçılık döneminde başladı. Bu nedenle, fotoğraf ile tanışma hikâyemi birkaç cümle ile anlatmak biraz zor. “Teknolojinin baş döndüren hızlı gelişimine ayak uydurmanın oldukça zor olduğunu anlayacak” kadar uzun bir süredir, fotoğrafla iç içeyim…
Fotoğraf çekmeye, babama ait, körüklü, makaralı, 6×9 cm boyutunda 9 adet siyah beyaz analog fotoğraf çekilebilen Zeiss Ikon marka fotoğraf makinası ile başladım. Bunu ne kadar sürdürdüğümü pek hatırlamıyorum. Ancak arada, “kendime ait bir makinamın olması gerektiği duygusu” ağır basıyordu.
Kısa bir süre sonra fotoğraf çekmeye yeni başlayanların kolaylıkla kullanabileceği, tabii ki analog, körüksüz, uygun fiyatlı ve bu kez film makarası ile 12 siyah-beyaz fotoğraf çekebilen Kodak marka kompakt bir fotoğraf makinası satın aldım. Son derece basit kullanımı olan bu makinam ile epey yüksek adetlerde fotoğraf çekme ve kendimi yetiştirme imkânım oldu.
Bu arada oturduğumuz evin yakınlarında faaliyet gösteren bir fotoğrafçı, beni “karanlık oda çalışmaları” hakkında epey yetiştirdi. Aldığım bu eğitimden sonra, kendi başıma film banyosu ve siyah beyaz baskının nasıl yapıldığını profesyonel seviyede değilse bile, kendi amatör düzeydeki ihtiyacımı karşılayacak bir seviyede öğrenmiştim. Ardından, dönemin gelişmiş fotoğraf makina ve ekipmanlarını imkânlarım elverdiğince siyah beyaz, renkli DIA ve baskılı renkli filmleri ile çeşitlendirdim.
1960-1980 yıllarını Analog dönem olarak anımsıyorum.1990’lı yıllarda beklenmedik bir şekilde piyasaya sunulan dijital teknoloji ile hiç beklemeden tanıştım ve yeni nesil fotoğraf makinalarına odaklandım. Ancak işim gereği yani, gerçek anlamda “hayat mücadelesi” fotoğraf hobime ayırdığım sürenin ciddi şekilde eksilmesine neden oldu
. Aslında, kesintisiz fotoğraf hobisi konumuna ve arşiv oluşturmaya ilk kez 2007 yılında Afrika’da Burkina Faso ve Mali’ye yaptığım seyahatimden sonra ulaşabildim. 2007 yılından itibaren günümüze, fotoğraf hobim profesyonel dikkati ve anlayışı, ancak tamamen amatör yaklaşımı ile çok hızlı bir tempoda devam etti.
Kullanmakta olduğum fotoğraf makinaları; Canon EOS 5D Mark IV, Canon EOS G3X, Canon EOS M50, Leica Q2. Yaşım ve yüksek tempo nedeni ile ağır fotoğraf makinalarının bende ciddi bir yorgunluk yarattığını fark ettim. Pandemi dönemi sonlanıp normal yaşama geri döndüğümüzde, zannediyorum fazla ağır olmayan ancak kaliteli sonuç sunan fotoğraf makinası ve ekipmanlarını tercih edeceğimi düşünüyorum.
- Fotoğraf alanında herhangi bir eğitim aldınız mı?
Çocukluğumda almış olduğum pratik karanlık oda eğitiminin dışında, düzenli olarak herhangi bir kursa katılmadım. Ancak, aralıklı olarak konunun uzmanları ile birlikte olup faydalandığım çalışmalarım olmuştur. Doğrusunu söylemek gerekiyorsa fotoğraf konusunda ben kendimi “alaylı” sayıyorum.
Zaman içinde kendileri ile tanışma ve çalışma fırsatı bulduğum duayen sanatçılarımız; Sn. İzzet Keribar, Sn. Yusuf Tuvi, Sn. Bülent Özgören, Sn. Faruk Akbaş ve Sn. Murathan Yıldız ile birlikte yurt içi ve yurt dışı ve “fotograf amaçlı” seyahatlere katılmaya özen gösterdim. Tabiî ki, bu tür etkinlikler, olayı olabildiğince değişik bakış açılarından görmemi ve bilmediğim yeni teknikleri öğrenmemi sağladı.
- Fotoğraflarınızın bir teması var mı yoksa spontane mi karar veriyorsunuz?
Seyahat amacım genelde fotoğraf çekimi olduğu için, gideceğim yerleri önceden inceleyip gerekli hazırlıkları yaparım. Bu nedenle seyahatlerimi sadece kültür gezilerine odaklanmış bir seyahat firması ile gerçekleştiriyorum. Bu nedenle, fotoğraflarımda bir anlamda bilinçli ama spontane kararların öne geçtiğini düşünüyorum. 2019 yılı sonlarında gittiğim İran seyahatimde de durum farklı değildi.
Amacım, 7-8 kişilik bir grup halinde gittiğimiz tarihlerde kutlanan geleneksel dini “Aşura” etkinliklerini izlemek ve fotoğraflamak idi. 8 günlük kalış süresinde İsfahan, Yezd ve Şiraz kentlerini ziyaret ettik ve inanılmaz ilginç insan, kültürel ve tarihi yerler ile doğa görüntüleri çekebildim. Dikkatle bakıldığında fotoğrafların tümünün spontane kararlar ile çekildiği kolayca anlaşılabilir.
İran gezimizden döndükten 2 hafta sonra 2019 Aralık ayı ortalarında grup liderinin isteği üzerine, gezi katılımcılarının 3’er fotoğrafı ile İstanbul Kurşunlu Han’da bir sergi düzenlendi. Etkinliğe İran Başkonsolosluğu ve IRIBNEWS İran devlet televizyonunun katılımı ise olaya değişik bir bakış açısı sağladı. Sergi, süresi içinde oldukça yüksek sayıda sanatsever tarafından ziyaret edildiği gibi ek talep üzerine süresi uzatıldı.
- Çekerken sizi en çok mutlu eden fotoğraf hangisiydi?
Kanaatimce fotoğraf çekenler her karede belli bir mutluluğu bekler veya hisseder. Ancak, mutluluk kişiye göre değişebiliyor. Bana göre esas mutluluk; gece konakladığım yerde, gün içinde çektiğim fotoğrafları incelerken “hayal ettiğim kareleri iyi çekebildiğimi gördüğümde hissettiğimdir…” Öyle anlarda kendinizi duygusal olarak zirvede hissediyorsunuz.
Fotoğraf çekimi sırasında yaşanan mutluluk hissine ek olarak, bir de “heyecan” anı vardır ve bana göre çok özel ve önemlidir. “Uganda’ya gorillerin korumaya alındıkları bölgede doğada fotoğraflarını çekmeye gitmiştim. Her şey seyahatten önce en ufak detayına kadar ayarlanmıştı. Oraya vardığımızda sırtımda 8-9 Kg’lık ekipman çantası ve boynumda ağır bir makina ile oldukça zor ve yorucu bir tırmanışla gorillerin koloniler halinde yaşadıkları platforma ulaştık. Etrafta gorilleri göremiyorduk ama seslerini duymaya başlamıştık.
Duyduğum sesler zorlu tırmanıştaki yorgunluğumu tamamen unutturdu ve bu kez bende goriller ile ne zaman karşılaşabileceğim heyecanı başladı. Yeniden orman içinde 20-25 dakikalık ek yürüyüşten sonra çalılıkların arasında otura 5-6 üyeli ve oldukça sevimli 2 yavruları olan bir goril ailesi ile karşılaştık. Gördüğüm manzara inanılmaz etkileyici idi. Karşımda DNA’sının %95’i biz insanlar ile eşdeğer olduğu bilinen canlılar, yani goriller ve bizlere tıpa tıp benzeyen hareketleri…
Aileyi rahatsız etmemeye gayret ederek onlara 1,5 – 2 metre kadar yaklaşıp fotoğraf çekme imkânım oldu. Böylece nasıl geçtiğini anlayamadığım 30-35 dakikalık olağanüstü birlikteliğin sonunda gorillerin yanından istemeyerek geri dönüş için ayrıldım… Bu arada kamp görevlilerinin bizlere sürekli “lütfen sessiz kalın” ikazlarına gorillerin ailece aynen uyduğunu ve hiç gürültü yapmadıklarını ama biz insanların ise çok gürültü çıkarttığımızı fark ettim.
- Daha önce çekmekte zorlandığınız veya tereddüt ettiğiniz bir fotoğraf oldu mu?
Muhakkak olmuştur ve olacaktır, hatırladığım kadarı ile zorlandığım çekimlerinden biri içinde bulunduğum seyir teknesine yaklaşan ve etrafında turlayan bir balinanın belli aralıklar ile “aniden dalıp, belli bir süre sonra yine aniden su yüzüne çıkıp kuyruğunu gösterdiği andır. Kuyruk havaya kalktığında üzerinden akan sular ve köpükler inanılmaz bir görüntü oluşturuyor…”
Ancak, her şeye rağmen tam istediğim kadar değilse bile beklentime uygun birkaç güzel kare çekebildim. En çok görmek ve fotoğrafını çekmek istediğiniz bir yer veya bir kişi var mı? Sebebi nedir Dünya büyük ve çok renkli. İstediğiniz kadar seyahat edin, yine de eksik kaldığınızı göreceksiniz. Seyahat planlamasında aşırı titiz olmaksızın dikkate alınması gereken en önemli kriter gideceğiniz ülkenin güvenliğidir, hijyen ve konforu pandemi öncesi zaten pek dikkate almazdım.
Beklentiniz fotoğraf ise ayırım şansınız yoktur, yola çıkacaksınız. Zira dün ziyaret etme şansınız olan ve gitmediğiniz bir ülkeye bir süre sonra olası değişiklikler nedeni ile bugün gitme şansınız olamayacaktır. Benim bu konuda epey örneğim var. Mesela bugün ben Burkina Faso ve Mali’ye gitmemeyi tercih ederim. Henüz gidemediğim ancak kesinlikle gidip fotoğraf çekmek istediğim ülkeler var tabii ki.
Özellikle Pakistan, Bangladeş ve Afganistan. Aslında 2020 ve 2021 yıllarında bu ülkelere gitmek üzere her şeyi planlayıp tüm rezervasyonlarımı yaptırmıştım, maalesef pandemi nedeni ile hepsi iptal oldu ve gidemedim. Benim için en önemli kayıp ülke, Yemen oldu. Bu harika ülkeye iç savaş başlamadan önce gitme şansım olamadığı için üzgünüm. Harika, renkli ve fotoğraf için gerekli her türlü malzemenin bulunduğu bir ülke Yemen.
- Sosyal Medya’da paylaştığınız çalışmalarınızı ve de başka fotoğraflarınızı sergi ortamında da sanatseverlerle paylaşmak ister misiniz?
Elbette isterim. Mükemmeliyetçilik huyum nedeni ile, kurallara uygun olarak seçilmiş bir fotoğraf arşivim var. Prensip olarak fotoğraf seçimini ben yapmam. Zira, benim gözümde bütün kareler güzeldir. Bu nedenle, seçim sırasında tanıdığım duayen fotoğraf sanatçılarının ve Güzel Sanatlar Akademisi son sınıf öğrencilerinden tanıdıklarımdan destek alırım.
2014 yılında İzmir Sabancı Kültür Merkezinde, Ege Üniversitesi bünyesinde faaliyet gösteren ve Lösemili Çocuklara tedavi imkânı sağlayan ONKODER adlı bir STK yararına 63 değişik fotoğraf ile Sri Lanka fotoğraflarımın sergisi açmıştım. Sergilenen Sri Lanka fotoğraflarımın tamamı 2013 yılında Sn. İzzet Keribar ile gittiğim bir fotoğraf gezisinde çekilmişti. Türkiye’ye döndüğümüzde kendisi fotoğraflarımı inceledikten sonra bana sormadan aralarından seçtiği fotoğraflar ile muhakkak sergi açmamı önermişti.
Bende kendisini dinledim ve sergiyi düzenledim. Amatör fotoğrafçı olarak; ilk sergim olmasına rağmen, sergide ciddi bir katılım ve fotoğraf satışı gerçekleştirerek, adı geçen STK’na bir destek verebilmiş olmaktan, çok büyük bir mutluluk duymuştum. Benzer şekilde başka bir STK yararına düzenlenecek yeni bir sergi çalışması, beni tekrar mutlu edecektir.
Sergi çalışmalarıma ek olarak 2012 yılından beri bir ticari kurum adına ve tamamı benim fotoğraflarımdan oluşan yıllık takvim ve ajanda çalışmalarım var. Bunlar yıllık 5000 adet olarak basılır ve %80’i yurtdışına gönderilir. An itibari ile 2022 yılına ait takvim ve ajanda için çalışmalar başladı bile. 2012 yılından beri hiç aksamadan devam eden ve gelenek haline gelen bu çalışmadan çok büyük keyif alırım.
- Yakın zamanda gerçekleşecek bir projeniz var mı?
2019 yılı sonunda yeniden bir STK yararına 200 sayfalık bir fotoğraf kitabı ve sergisi için çalışmalarım başlamıştı. Ancak, malum pandemi nedeni ile bu projeyi mecburen iptal etmek zorunda kaldım.
- İran’da çekmiş olduğunuzu anlattığınız ve sergi açtığınızı belirttiğiniz ekip hakkında biraz daha bilgi verebilir misiniz? Karma sergilerde onlarla birlikte mi yer almaktasınız?
İran’a sadece fotoğraf çekmek amacı ile zannediyorum 7/8 kişilik bir grup halinde gittik. Grup lideri profesyonel fotoğrafçı ve eğitmen Sn. Murathan Yıldız idi. Kendisi ile gittiğim gezide tanıştım. Ayrıca katılımcılardan hiç birisi ile önceden tanışmıyordum. Yanlış hatırlamıyorsam, aramızda benim gibi ağırlıklı fotoğraf çekme hobisi olanlar ile sadece iphone fotoğrafçılığı ile ilgilenen iki grup oluşmuştu.
Gezinin oldukça keyifli geçmiş olması nedeni ile, daha İran’da iken 2020 şubat ayında Nevruz kutlamalarını fotoğraflamak için yeniden gelmek üzerine mutabık kalmıştık. Ancak pandemi nedeni ile gidilemedi. Karma sergilere katılmam konusunda söyleyebileceğim, talep üzerine geçmiş yıllarda birkaç kez İzmir’de bazı sanat galerilerinde açılan karma sergilere fotoğraf gönderdiğimi hatırlıyorum.
Ancak sürekli takip ettiğim bir konu değil. İran sergisi ile ilgili karma sergi açma fikri zannediyorum tur liderinden gelmişti. Ancak, gruptan bazı arkadaşların bu etkinliğin hayata geçirilmesi için oldukça ciddi çabalar harcadıklarını hatırlıyorum. İzmir’de yaşadığım için sergi çalışmalarına katkım olamadı. Eminim Nevruz kutlamaları seyahatimiz gerçekleşse idi, yeniden bir karma sergi açılırdı.
- Profesyonel olarak yaptığınız iş hakkında da bilgi paylaşabilir misiniz?
Çocukluk yaşımda başlayan fotoğrafçılık hevesim keyifli bir şekilde belli bir yaşıma kadar kesintisiz devam etti. Ancak, gerçek hayat mücadelesi gündeme geldiğinde fotoğraf hobim tamamen sonlandı. 13 yıllık profesyonel bir çalışmadan sonra 1981 yılında İzmir’de Türkiye genelinde sanayi sektörüne yönelik ürünlerden oluşan “güç ve yük aktarım kayışları” alanında faaliyet gösteren Rultrans şirketini kurdum.
Belli bir süre sonra genç aile bireylerinin eğitimlerini tamamlamalarının ardından şirkete katılmaları ile gündemin önüne geçen üretim fikrinin hayata geçirilmesi için mükemmeliyetçilik anlayışı içinde çalışmalarımız başladı. Böylece İzmir’in Kemalpaşa ilçesinde kurduğumuz fabrikada “PVC/PU Konveyör bantları” üretimi hayata geçirildi.
2013 yılında dünya pazar lideri bir kuruluşla gerçekleşen yurtdışı ortaklığımız sonucunda çalışmalarımızı değişik ve oldukça geniş bir platformda devam ediyor. Üretilen tüm ürünler Türkiye genelinde ve yurtdışında değişik ülkelere ihraç edilir. Sonuçta, inanılmaz bir hızla geçen 50 yıllık yoğun ve aktif ve biraz yorucu çalışma hayatımdan sonra gerçek hobim olan ve mecburiyetten göz ardı ettiğim fotoğrafçılığa hızla dönüş yapmam gerektiğini hissettim.
Böylece fotoğraf amaçlı ilk Afrika seyahatimden sonra, hiç düşünmeden önce kademeli, 2015 yılında ise fotoğrafı yeniden hayatımın tam merkezine aldım. Keyif aldığım arşiv düzenleme ve basit stüdyo çalışmalarımı rahatlıkla sürdürebilmek için İzmir’de kurduğum stüdyo/ofisimde sürdürüyorum.
- Çalışmalarınızın gelişiminde örnek ve ilham almış olduğunuz fotoğraf sanatçısı var mı?
Fırsat buldukça tanınmış fotoğraf sanatçılarının ve ayrıca gezdiğim ülkelerde yerel fotoğraf sanatçılarının kitaplarını satın alır ve incelerim. Kanaatimce gördüğüm her kareden muhakkak ilham almış ve benzerini çekmeye çalışmışımdır. Bence farkında olarak veya olmayarak, fotoğrafçılığın doğasında böylesine bir duygu kesinlikle vardır.
Bu nedenle, fırsat buldukça ziyaret ettiğim ülkelerde var ise, muhakkak yerel fotoğraf sanatçıları ile internetten önceden randevulaşarak birlikte fotoğraf çekme fırsatını yaratmaya çalışırım. Tabii ki, Türkiye’de ve yurtdışında çok beğendiğim duayen fotoğraf sanatçıları var. Eserlerini sadece kitaplardan veya bir vesile olduğunda sergilerden takip etmeye çalışıyorum.
- Kişisel bir sergi ile biz de çalışmalarınızı yakın zamanda paylaşmanızı dileriz.
Memnuniyetle
*****