Leyla Zeynep Bakkalbaşı’nın
Sergisi Roma’da Açılıyor
Haber : Kemal Gönüleri
Küratörlüğünü Barbara Berardicurti ile Ferdan Yusufi‘nin birlikte yaptığı Leyla Zeynep Bakkalbaşı “Kozmosta Redfox” Kişisel sergisi, 26 Kasım 2024 Salı günü saat : 17:00’de, Yöneticiliğini Giorgio Bertozzi‘nin yaptığı Neo Art Gallery tarafından düzenlenen bir kokteylle, İtalya, Roma‘da Pocket Art Studio‘da Sanatseverlerin beğenisine sunuluyor.
Sergi 30 Kasım 2024 Cumartesi‘ye kadar, Pocket Art Studio‘da Sanatseverler tarafından ziyaret edilebilecek.
Pocket Art Studio
Adres : Via della Reginella, 11 Roma
Neo Art Gallery‘den Leyla Zeynep Bakkalbaşı Kişisel sergisi “Kozmosta Redfox” için yapılan yazılı açıklamada ;
“Hikaye Güneş’te başlıyor. Bir kuantum ışık, bir foton, Güneş’in yelelerinden ayrılarak doğar ve çok özel koşullar altında Dünya’ya düşer ve burada dönen ikiz kuantumuyla yeniden birleşerek tam bir kuyruklu yıldızın tüyüne ulaşır. Çölün kenarında yaşayan tilki kuyruğu. Bu “etki”yle Volperosso karanlığını, kapısız labirentini, cevapsız sorusunu, yani gölgesini kaybeder. Böylece kendini bilge bir yılanla karşılaştığı çölde bulur.
Yılan, Volperosso’nun gerçeği sorgulamasına neden olur.
Quanta aniden ortadan kaybolur, yolları yılandan ayrılır ve Redfox çöle çekilir. Düşüncelerinde sınırlar ve iletişim kavramlarını araştırıyor.
Daha sonra dağlardaki bir mağaraya yerleşir ve ahşap çanaklar yapmaya başlar. Orada önce yılanın dönüşmüş hali olan ejderha, sonra da kuanta ona katılır.
Birlikte zaman yolculuğu ve koşulların algıyı nasıl şekillendirdiği üzerine düşünüyorlar.
Foxbone kaseyi oyarken uzay ve zamanda yolculuk yapmaya başlar.
Bu yolculukları sırasında bir balinayla karşılaşır. Başkalarının tuhaflığını anlama ve yeni bir bakış açısı kazanma arzusuyla ve balinanın teşvikiyle Volperosso, kendisini kuantumun yani mikrokozmosun yasalarını öğrenmeye açar.
Böylece uzaya gitme cesaretini bulur.
Böylelikle Volperosso araştırmasını çölden makrokozmosa kaydırır: Bambaşka dünyalarla karşılaşır ve sanatın, mükemmelliğin, korkunun ve zıtlıkların dönüştürücü gücüyle karşı karşıya kalır, kendini çaresiz hisseder ve kendini aynı imgeyle karşı karşıya bulur. Volperosso’yu kendisine yabancı olmasına rağmen bir kara delik gibi çekiyor. Volperosso sahte imajı karşısında iradesini zorlar ve kendini kabuğuna kapatır. Bir tohum gibi Dünya’ya doğru düşmeye başlar ve Ay’a bağlanır.
Ay’a tutunarak alçaldıkça içinde yeni bir dünya filizlenmeye başlar. “Kabuğu” bir anda çatlar, kuantumun uzaydan çaldığı kayıp labirentiyle karşılaşır, onu tanır ve durur. Labirentin içindeki yaşamı keşfeder. O ana kadar gözden kaçırdığı şeylerin sorumluluğunun farkına varıyor ama suçu kuantlara atıyor.
Eski labirente veda edip onu terk eder çünkü kendi içinde yeni bir labirent zaten doğmaktadır. Kabuğu kırar ve ayakları ile Dünya’ya inmeye karar verir, boynunda mavi eşarp kupasını ve elinde satranç tahtasını yanında taşıyarak sadık arkadaşları eşliğinde Samanyolu’nda yolculuğa başlar. Beklenmedik bir şekilde satranç tahtası açılıyor…
Kuantum metafiziğinin fantezi dünyasıyla birleştiği hikaye, bilmediğimiz bir şeyin ne kadar bize ait olabileceği sorusundan, sanatın dönüştürücü gücünden, gerçek ve gerçek olanın niteliklerinden yola çıkan imgelerle şekilleniyor. yanlıştan, bilinmeyene doğru yolculuktan, zaman ve mekan algısından, dostluktan, yalnızlıktan, yargıdan, ait olma kavramından, anıların gücünden, evrendeki iletişimin anlamından, kendini keşfetmeden. bilinmeyenden ve karanlığın çekiciliğinden.
Hikâye aynı zamanda bir arketipin oluşumu ve dönüşümünü de konu alıyor.
Volperosso, Dünya’dan uzaya uzanan, makrokozmos ile mikrokozmos arasındaki uçsuz bucaksız uçuruma meydan okuyan araştırma yolculuğunun sonunda evrene dair yeni bir anlayışa ulaşır.
Hikaye, kahramanın bilinmeyenin kalbinde en tanıdık yabancıyı bulması ve hayata olan bağlılığını korumayı başarmasıyla sona erer.” denildi.
****