Kaplumbağa Terbiyecisi; 1 Sanatçı 2 Eser

Kaplumbağa Terbiyecisi; 1 Sanatçı 2 Eser

Haber : Kemal Gönüleri

Kaplumbağa Terbiyecisi 2’nci Versiyonu artık Türkiye İş bankası Resim ve Heykel Müzesi‘nin ”Türk Resmini İzlemek” isimli kalıcı sergisinde yer alıyor. 1907 tarihinde yapılan bu ikinci eseri ( Osman Hamdi’nin ”Kaplumbağalı Adam” ismini verdiği) armatör Saim Birkök‘ün 1961’de ölümünün ardından miras kavgası sonucu Resim ve Heykel Müzesi‘ne teslim edilmişti.

Türk Sanat Tarihi’nin mihenk taşı olan değerli ressam Osman Hamdi Bey (30 Aralık 1842, İstanbul – 24 Şubat 1910, İstanbul), arkeolog, müzeci ve Kadıköy’ün ilk belediye başkanı Osman Hamdi Bey‘e ait 2 tablonun ilginç öyküsünü değerli okuyucularımıza Buğra Derci‘den* alıntılarla paylaşıyoruz.

1959 yılı, Şişli‘deki bir köşk, polis ekiplerince mühürlendi. Bu evde ünlü bir armatör yaşıyordu : Saim Birkök.

Hayatı boyunca hiç evlenmemişti. Askerlik arkadaşının kendi adını verdiği oğlunu evlat edindi. Onu yetiştirmeye çalıştı. Okuması için İsviçre’ye gönderdi. Bütün servetini ve sahip olduğu tersaneyi ona bırakmayı düşünüyordu. Ancak Balat’taki tersanede çıkan bir tartışmada manevi oğlunu tek kurşunla öldürdü. Bu olay yaşandığında Saim Birkök 76 yaşında, ölen manevi oğlu Saim Gökoğlu 45 yaşındaydı.

Osman Hamdi Bey – Kaplumbağa Terbiyecisi -1906

1960 yılının ilk ayları. Prof Mustafa Cezar, bir araştırma sırasında, Şişli ‘de mühürlü bir evde, sanatsal değerinin yanında tarihi değeri de yüksek olan, kırktan fazla tablonun varlığını öğrendi. Köşkün sahibi Saim Birkök, resme meraklı bir sanat severdi. Ancak işlediği cinayetten dolayı Sultanahmet Cezaevinde yatmaktaydı. Profesör, tabloların fotoğrafını çekmek için köşkün sahibinden izin almak zorundaydı. Hapishaneyi ziyaret edip Saim Birkök ‘ten izin aldı. Mühürlü kapı, hakim eşliğinde açıldı. Kapı aralanıp ışıklar yanınca, toz toprak arasından muhteşem bir hazine çıktı. Kaplumbağa terbiyecisi başta olmak üzere beş tanesi Osman Hamdi Bey‘ e ait kırk tablo gün yüzüne çıkmıştı.

Tabloların fotoğrafları çekildi. Sonra köşkün kapısı tekrar mühürlendi. Prof Mustafa Cezar, çektiği bu fotoğrafları kitabında yayımladı. Böylelikle ilk defa bu tablonun gerçek bir görüntüsü ortaya çıkmıştı.

1961 yılı. Kanser hastası Saim Birkök, durumu ağırlaştığı gerekçesiyle salıverildi. Zaten bir süre sonra da vefat etti. Arkasından büyük bir miras kavgası başladı. Tablolar, anlaşmazlık nedeniyle Resim Heykel Müzesi ‘ne teslim edildi.

Kaplumbağa terbiyecisi de, 20 yıl kadar sonra, açık artırmayla Erol Aksoy‘un eline geçecekti. Erol Aksoy, tabloyu sahibi olduğu İktisat Bankası‘nın koleksiyonuna ekledi.

12 Aralık 2004 Pazar. İktisat Bankası‘nın koleksiyonunda bulunan Kaplumbağa Terbiyecisi isimli tabloya, bankanın batması nedeniyle TMSF tarafından el konulmuştu. Müzayede başladığında, çekişme iki müze arasında geçiyordu ; İstanbul Modern ve Pera Müzesi.

Rakam çok yukarılara çıktı. Öyle ki, son teklif (günümüz parasıyla 5 milyon) 5 trilyon lirayı gösterecek tabela yoktu. Demek ki müzayedeyi gerçekleştirenler bile bu kadarını beklemiyordu. Kaplumbağa Terbiyecisi‘nin yeni sahibi Pera Müzesi oldu. Ödenen 5 trilyon, Türk resim sanatı için bir rekordu. Bu yüksek ücret, tablonun ününe ün kattı.

Günümüzde, sokaktaki vatandaştan profesörüne, üniversite öğrencisinden ev hanımına kadar herkesin bildiği bir yapıta dönüştü Osman Hamdi Bey ‘in Kaplumbağa Terbiyecisi. “Puzzle”ları, reprodüksüyonları yok satıyor. Dizi sahnelerinde, karikatürlerde karşımıza çıkıyor. Türkiye’nin bir nevi Mona Lisa‘sı haline geldi.

Osman Hamdi Bey – Kaplumbağa Terbiyecisi – 1907

Aslında Kaplumbağa Terbiyecisi ‘nin birde ikizi var. Osman Hamdi Bey, birçok oryantalist ressam gibi beğendiği tabloyu bir kez daha çizmişti.

Şimdiye kadar anlatılan, 1906 yılında yapılan ilk tablonun hikayesiydi. 1907 yılında ise resmi tekrar yaptı. 2.çalışma bir şekilde Londra’ ya kadar gitmişti. Erol Simavi 1984 yılında bu resmi 100 bin dolara satın aldı. Halen Belma Simavi‘nin koleksiyonunda bulunan tablo, Sakıp Sabancı Müzesi‘nde sergileniyor.

İki resim arasında farklar var; kaplumbağaların sayıları ve yerleri, duvarda asılı olan Allah ve Muhammed yazılı tablo, yerde duran vazo ve pencere kemeri gibi.

Peki tablo bize ne anlatıyor?

Tabloda gördüğümüz erkek figürü Osman Hamdi Bey‘in kendisidir. Çoğunlukla resmini çizeceği ortamda, doğuya özgü kıyafetler giyip kendi fotoğrafını çektirir. Sonra fotoğrafa bakarak yapar resimlerini. Kaplumbağa Terbiyecisi de bu şekilde çizilmiştir.

Tablodaki mekan, Bursa’ daki Yeşil Cami‘dir. Osman Hamdi Bey çizime burada başlamış, daha sonra çekilen fotoğraf yardımıyla kendi atölyesinde bitirmiştir.

Peki Kaplumbağa Terbiyecisi bize ne anlatıyor? Bunu anlamak için tabloyu incelemek gerek :

Öncelikle neler görünüyor?

Kırmızı kaftan giymiş, derviş kıyafetleri içinde sakallı, kambur yaşlı bir adam…

Bakımsız bir odada, marul yiyen kaplumbağalara bakıyor. Ama biraz düşünceli, karamsar ve yorgun bir bakış bu.

Sırtında bir nakkare (yarım küre biçiminde küçük bir davuldan oluşan vurmalı bir çalgı, Mevlevi müziğinin dört temel çalgısından da birisi) asılı ve buna bağlı mızrap (nakkareyi çalmaya yarayan nesne) boynundan aşağı sarkmış.

Ellerini arkasında kavuşturmuş, bir Ney tutuyor. Kırbaç değil de neden Ney? Anlaşılan kaplumbağaları Ney üfleyerek, Nakkare çalarak yani musikiden yararlanarak terbiye etmeye çabalıyor.

Ama yaşlı adamın Ney ‘i tutuşuna daha dikkatli bakacak olursak, Ney’ i üfleme hazırlığında değil sanki vazgeçmiş, çabaları sonuçsuz kalmış.

Bize verilmek istenen mesajın ne olduğunu doğru yorumlamak için, Osman Hamdi Bey‘in hayatı hakkında biraz bilgi sahibi olmak gerek.

Osman Hamdi Bey Kendi Portresi

Osman Hamdi Bey, ilk Türk arkeoloğudur. Dünyaca ünlü İskender Lahidi‘ni bulan ve İstanbul‘a getiren kişidir.

Çağdaş Türk müzeciliğinin öncülerindendir. İstanbul Arkeoloji Müzesi‘nin kurucusu ve ilk müze müdürüdür.

Sanayi – i Nefise Mekteb-i Alisi‘ni yani Güzel Sanatlar Akademisi ‘nin kurucusudur. Ayrıca modern anlamda ilk Türk ressamlarından birisidir ve Türk resminde figürlü kompozisyon kullanan ilk ressamdır.

Bu durumu Emre Caner bir romanında şöyle açıklamıştır :

Osman Hamdi de hayatı boyunca kimsenin bilmediği meslekler yapmıştı. Ressam olmuştu en başta. Sonra müze müdürü. Bir arkeolog. Ardından da Güzel Sanatlar Akademisi müdürü. Onun kaplumbağa terbiyecisinden bir farkı yoktu aslında.

Osman Hamdi Bey, tüm bunları, sanatı ve sanatçıyı önemsemeyen, antik eserlere hiç değer vermeyen bir toplumda başarmıştı. Devlet kurumları hatta toplumun kendisi, sürekli kendisine yeni engeller çıkarmış, değişime, modernleşmeye direnmişti.

İşte tablodaki kaplumbağalar ; devletin hantal işleyen bürokrasisi ve değişime direnen, ağır aksak ilerleyen toplumun kendisiydi. Yaşlı dervişin kendisi olduğunu belirtmiştik. Bütün bu duruma kızan Osman Hamdi Bey, derviş de olsa sabrının bir sonu olduğunu göstermiş oluyor.

Osman Hamdi Bey‘in, bu tablo yapılırken nereden esinlendiği de ortaya çıkmıştır. Bunun için Fransız Le Tour de Monde‘nin 1869 yılındaki bir sayısında çıkan gravürü incelemek gerek.

1869 yılında Bağdat Valisi Mithat Paşa‘nın hizmetinde çalışan babasına gönderdiği mektupta, Le Tour de Monde dergisini severek okuduğundan bahseden Osman Hamdi Bey‘in bu çalışmadan esinlenmesi gayet olası görünüyor.

Benzerlikler dikkat çekici olsa da Osman Hamdi Bey‘in Kaplumbağa Terbiyecisi, renklerin ve ışığın kullanımı, tablonun derinliği ve verdiği mesajla öncülüğünden çok daha değerli…

—-

*Buğra Derci, Bütün Dünya Dergisi, Başkent Üniversitesi Kültür Yayını, sayı 2016 /05, syf 109 – 113

****

Önceki

18 Mart 1915 BİR DESTANDIR ÇANAKKALE

Sonraki

Ressamlar Derneği Sergisi Açıldı

Yorum yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Popüler Yazılar