REKREASYON DERNEĞİ İLE GEZİ 3
Haber ve Fotograflar : Kemal Gönüleri
KONYA ve MEVLANA CELALEDDİN-İ RUMİ
Akşehir‘de Nasrettin Hoca’nın türbesi ziyaret edilip , dualar edildikten sonra bizi beklemekte olan Konya’ya MEVLANA‘ya doğru yola çıkıldı.
“Bin kerre tövbe etsen de gene gel! ” diye bizi çağıran Mevlana’nın huzuruna varıldı. Rehberimiz Nilgün Mazıcıoğlu‘nun önderliğinde doyurucu ve aydınlatıcı bilgileri ışığında Mevlana Türbesi ve Müzesi , Şems-i Tebrizi Türbesi ziyaret edilip Konya-Rumi Hotel‘de istirahate çekilindi.
MEVLANA CELALETTİN-İ RUMİ KİMDİR?
Mevlana’nın asıl adı Muhammed Celaleddin‘dir. Mevlana ve Rumi de, kendisine sonradan verilen isimlerdendir. Efendimiz manasına gelen Mevlana ismi, ona, daha pek genç iken Konya‘da ders okutmaya basladığı tarihlerde verilir. Bu isim Şems-i Tebrizi ve Sultan Veled‘den itibaren Mevlana‘yı sevenlerce kullanılmış; Adeta adı yerine sembol olmuştur. Rumi, Anadolu demektir.
Mevlana‘nın Doğum tarihi ise (6 Rebiu’l Evvel, 604) 30 Eylül 1207‘dır. Asil bir aileye mensup olan Mevlana’nın annesi Emetullah Sultan‘dır. Babası, Sultanü’l-Ulema (Alimlerin Sultani) ünvanı ile tanınmış, Muhammed Bahaeddin Veled 1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh‘den ayrılmıştır. Konya’ya 3 Mayıs 1228 yılında ailesi ve dostları ile geldiler. Sultan Alâeddin kendilerini muhteşem bir törenle karşıladı ve Altunapa (İplikçi) Medresesi’ni ikametlerine tahsis ettiler. Sultânü’l-Ulemâ 12 Ocak 1231 yılında Konya’da vefat etmiştir. Mezar yeri olarak, Selçuklu SarayınınGül Bahçesi seçilmiştir. Halen müze olarak kullanılan Mevlâna Dergâhı’ndaki bugünkü yerine defnolunmuştur. Mevlâna 15 Kasım 1244 yılında Şems-i Tebrizî ile karşılaşmıştır. Mevlâna Şems’de “mutlak kemâlin varlığını” cemalinde de “Tanrı nurlarını” görmüştür. Ancak beraberlikleri uzun sürmemiş Şems aniden ölmüştür.
Yaşamını “Hamdım, piştim, yandım” sözleri ile özetleyen Mevlâna 17 Aralık 1273 Pazar günü vefat etmiştir. Mevlâna ölüm gününü yeniden doğuş günü olarak kabul ediyordu. Onun için Mevlâna ölüm gününe düğün günü veya gelin gecesi manasına gelen “Şeb-i Arûs” diyordu ve dostlarına ölümünün ardından ah-ah, vah-vah edip ağlamayın diyerek vasiyet ediyordu.
MEVLÂNA’NIN ESERLERİ
Mesnevî , Divan-i Kebir , Mektubat , Fi Hi Ma Fi H , Mecâlis-i Seb’a .
ŞEMS-İ TEBRİZİ KİMDİR?
Tebriz’de 1185 yılında dünyaya gelmiştir. Asıl ismi Mevlana Muhammed’dir. Melik Dad oğlu Ali adında bir zatın oğludur ve “Şemseddin” yani dinin güneşi lâkabıyla anılmıştır.
Daha küçük yaşlarda manevi ilimleri tahsilde gösterdiği kabiliyetle dikkat çeken Şems, din ilimleri tahsilden sonra, genç yaşlarında Tebrizli Ebubekir Sellaf’a mürid olmuş, ününü duyduğu bütün meşhur şeyhlerden feyz almaya çalışmış ve bu sebeple diyar diyar dolaşmıştır. Bu gezginliğinden dolayı kendisine “Şemseddin Perende” uçan Şemsed din denilmiş, ayrıca Tebriz’de tarikat pirleri ve hakikat arifleri ona “Kamil-i Tebrizi” adını vermişlerdir.
Şems-i Tebrizi Şam’a döndüğünde, Mevlana Celaleddin için onun yokluğu dayanılmazdır. Şems’in varlığını kabullenememiş kimseler, Mevlana Celaleddin’e ileri geri laflar etmişlerdir. Mevlana’nın bu kimselerden birine verdiği cevap şöyledir:“Onun ışığı vurmazdan önce ölü bir nakıştım sadece taş duvarlarınızda. O, elindeki yay ile vurmazdan önce tellerime; hep aynı nameyi çalıp söyleyen, kendi sesine yabancı bir kuru rebaptım. Ben onun avucunda bağlar, bahçeler ağaçlar görür; deryalar gibi geniş, deryalar kadar berrak sular görürüm. Onun avucunda çıkan ağaçların gölgesinde dinlenirim. Lâkin siz bunların hiçbirini göremezsiniz.” der.
Bir süre sonra Şems, Celaleddin’in oğlu Sultan Veled’in çağrısı üzere Konya’ya geri gelir. Celaleddin, bir daha şehirden ayrılmasın diye, onu bir kızla evlenmeye ikna eder; bu kız Celaleddin’in evinde evlâtlık olan Kimya Hatun’dur. Kimya Hatun’a gizliden aşık olan Alaaddin bu durumu hazmedemez ve Şems aleyhtarlarının yanında yer almaya başlar.
Teferruatıyla daha önce anlattığımız şekilde, Mevlana’da meydana gelen büyük değişikliği hazmedemeyenler, onun Mevlana’dan ebediyeyen ayrılmasına sebep oldular. Şems Hicri 645 Miladi 1247 tarihinde şehit mi edildi, yoksa geldiği gibi, kimseye haber vermeden Konya’yı mı terk etti kimse bilmez.
Bu gün Konya’da Şems makamı olarak bilinen, halk ve bilhassa Mevlevilerce Mevlana türbesinden önce ziyaret edilen bu mescit-türbe de mevcut sanduka, boş bir sanduka mı, yoksa Mehmet Önder Bey”in bir hatırasında anlatıldığı gibi, Şems gerçekten burada mı medfundur, bu da bilinmez. Bilinen gerçek odur ki, Allah velilerinin kalblerde yaşadığıdır.
*****