Mut Karacaoğlan Şenlikleri

Mut Karacaoğlan Şenlikleri(*)

M. Demirel Babacanoğlu Yazdı

Geçmişten Bir Yaprak*

Mut Karacaoğlan Kültür Sanat Şenlikleri’nde Karacaoğlan çalındı, Karacaoğlan söylendi, Karacaoğlan okundu…

Şenlik, ilk olarak 1962’de “Karacaoğlan Şenliği ve Kayısı Bayramı” olarak düzenlenmiş. 1976’dan 1982’ye kadar ara verilmiş nedense? 1983’te şimdiki adıyla yeniden düzenlenmiş şenlik.

28, 29,30 Haziran 1985 günleri oradaydım.

Çınaraltı Bahçesi’ne doluşmuş insanlar. Şenliğin başlamasını bekliyorlar. Gözlerim, Çınardaki tarihe ilişiyor. 1830 yılında dikilmiş bu çınarlar. Demek 155 yaşında. “Yok” diyor yanımdaki kocalardan biri, “200’ü aşkın.”

Olabilir, o cesim çınarlar bahçeyi gölgeleriyle sarmış, sarmalamış.  Sanki kol kanat germiş Mut’un üstüne?

Yavaşça kalktım yürüdüm. Kendimi tanıttım Dulkadir Bey’e, Kaymakam Erdal Atabey’e. Özel ilgi gösterdiler. Konukları ağırlamak için yoğun çalışmalar içindeydiler. Bir boşluk, küçük bir boşluk zamanları olmuyordu! Bu ortam içinde Kaymakam Erdal Atabey’e şenlikle ilgili sorular yöneltiyorum, söyleşi yapıyoruz.

Şenliğin ilk başlangıcı nasıl oldu?

  • Şenlik ilk olarak 1962 yılında Karacaoğlan Şenliği ve Kayısı Bayramı olarak başlamıştır. 1976’dan 1992’ye kadar şenliğe ara verilmiş. 1983’te “Karacaoğlan Kültür ve Sanat Şenlikleri’ adıyla yeniden başlatılmıştır.

Karacaoğlan’ın mezarı buradaymış, hakkında ne söyleyeceksiniz?

  • Konar göçer olan Karacaoğlan’ın sevgilisi Karacakız buraya altmış km. uzaklıkta, Mut’un doğusunda bulunan Karacakız Tepesi’nde gömülüdür. Onun karşısındaki tepede de Karacaoğlan. İki aşık karşılıklı tepelerde yatmaktadırlar. Halkımız bu tepeleri ziyaretgah olarak ziyaret ediyor. Özellikle çocuğu olmayan kadınlar, gelinler gelin kuşaklarını sandıktan çıkarırlar,  Karacaoğlan’ın mezarı başında üç kez dolanırlar, “Al kuşağımı ver uşağımı” derler. Eğer çocukları olursa, o kuşağı bebeğe kundak yaparlar…

Çınaraltı Bahçesi’nde bir de Karacaoğlan Anıtı var, bu anıt nasıl dikildi? Bilgi verebilir misiniz?

  • Anıt, Mutlu Heykeltıraş Hüseyin Gezer tarafından gerçekleştirilmiştir.Yurdumuzda  aşıklar içinde anıtı ilk dikilen Karacaoğlan’dır. 1973 yılında dikilmiştir.

Şenliğin yapılmasında ne gibi yararlar sağlanmaktadır?

  • Şenliğin amacı, milli kültüre hizmet etmektir. Türk Halk Edebiyatı, Türk Folkloru’nu konu edinen sempozyumlar yapılmakta. Burada değerli bilim adamları tebliğler sunacaklardır. Ünlü şairlerimiz, aşıklarımız kendi seslerinden şiirler okuyacaklar, sazlı sözlü konserler verecekler, milli kültürü anlatacaklar.

Öğretmenler için “Türkülerin Hikayeleri” konulu öykü yarışması açmışsınız, neler söyleyeceksiniz?

  • “Türkülerin Hikayeleri” adlı öğretmenlere yönelik yarışma açtık. Bu çalışmalarla eğitim ordumuzun birer neferi olan öğretmenlerimizi kültüre yöneltmek ve onları milli kültürün birer bekçisi olarak görmek inancında olduğumuzu belirtmek amacındayız…

Verdiğiniz bilgiler için teşekkür ederim.

Halk Eğitimi Merkezi Müdürü Hilmi Dulkadir Bey’le görüşüyorum şimdi de… Şöyle diyor:

  • Bizim şenliğimizin en büyük özelliği, kültürel ağırlıklı olmasıdır. Kültürel çalışmaların kısa zamanda organizesi mümkün değildir. 1984 Eylül ayından itibaren çalışmalara başladık. Bu çalışmalarımız ilim adamlarıyla ilişkiler kurarak yapıldı. Onların tebliğlerini hazırlaması için uzun zaman tanıdık. 1985 Ocak ayında, şenliğin yapılacağını bütün yurda duyurduk.

Öğretmenlerin araştırmalar yapabileceği ‘Türkülerin Hikayeleri’ adlı konuda yarışmalar yapılacağını il ve ilçelerin Milli Eğitim Müdürlüklerine yazılar yazdık, yolladık. 303 hikaye geldi, bunlar değerlendirdik, birinciliği Şaban Akbaba, ikinciliği Soner Sümbül, üçüncülüğü Mehmet Yardımcı aldılar…

Halktan kimselere de sorular sorduk. Şenlik hakkında neler düşündüklerini, görüşlerini, düşüncelerini önerilerini aldık.

Kerim Cılız (Nakliyeci):

  • Öteden beri yapıla gelen iyi bir gelenek bu şenlik. Şenlik dolayısıyla herkes buraya geliyor, Mut’u tanıyor, öğreniyor. Halkın yetiştirdiği kayısılar, ürünler değer kazanıyor. Yerli giysilerimizi, sergilerimizi tanıyoruz, bizim için iyi oluyor.

Mehmet Dinçer (Emekli Öğretmen):

  • Mut, İskender’in komutanlarından Motyos tarafından kurulmuştur. ‘Motyos’ değişime uğrayarak ‘Mut’ adını almıştır. Nerede kazı yapılırsa yapılsın iki metre derinliğe inilince mutlaka bir tarihsel kalıntıya rastlanır. Osmanlılar, Karamanoğullarını sıkıştırınca, Karamanoğulları Mut’a sığınmıştır. Ama sonunda Osmanoğullarına teslim olmak zorunda kalmışlardır. Fakat, Osmanoğulları, Karamanoğullarının servetini ele geçirememiştir! Servetin, Mavga Kalesi’nde olduğu dedelerimiz ve halk tarafından söylenegelmektedir… Onun için mut’a sahip çıkmak gereklidir…

Musa Tural (İşçi):

  • Halkın kaynaşması, gelenek, göreneklerin tanıtılması açısından iyidir. Halk kendi yetiştirdiği ozanları, şairleri, yazarları bu şenlikte görüyor, tanıyor, onurlanıyor.

Hüseyin Avlar (Berber):

  • Adana, Mersin, Silifke’den gelecek arkadaşlar var. Onların da şenliği görmesini istiyorum.

Salim Kuş (Vatandaş):

  • Bilim adamları salonlarda konuşuyorlar. Çınaraltı Bahçesi’nde konuşsalar biz de yararlanırız. Halk salona sığmaz ki, Karacaoğlan için ne deniyor, biz de duymak istiyoruz. Şairler hep kendi şiirlerini okudular, Karacaoğlan’dan şiir okusalardı daha iyi olurdu. Şarkıcılar, türkücüler Karacaoğlan’a ağırlık vermediler. Oysa en çok Karacaoğlan şiirleri, şarkıları, türküleri söylenmeliydi.

Karacaoğlan Şenlikleri için böyle söylediler. Ne bir fazlalık ekledik, ne de bir tümce çıkardık. İki yüz yıllık çınarlar altında dedem Karacaoğlan’nın yontusu akarsuyun camsal duruluğunda, aşk ile, meşk ile Çınaraltı’na gelip gidenlere bakıyorduk. Biraz sonra davullar dövmeye başladı, halkın coşkusu doruk noktasına ulaştı.

Sayın İçel Valisi Sabahattin Çakmakoğlu emeği geçenlere teşekkür etti. Milli kültürün korunup gelişmesini övdü. Türkülerin Hikayesi yarışmasını kazananlara ödüllerini verdi.

Artık davulun, çalgının sesi yükselmeye başladı. Ankara Folklor Derneği’nin oyuncuları ak saçlı başlıkları, kavuniçi çeketleri, siyah poturlarıyla müziğin ritmine uyarak Çınaraltı Bahçesi’nde sekmeye başladılar. Sonra Artvin Oyun Ekibi çıktı. Erkekler siyah, kızlar çiçekli giysiler içinde, Ata Barı’nı oynadılar. Estetik görüntüler, devinimler sundular.

Kızlardan oluşan Eskişehir Meslek Lisesi Ekibi özgün nitelikli oyunlarını sergilediler. Kırmızı mavi giysiler vardı üstlerinde. Başlarını boydan boya örten ak örtülerle yüzlerini önce kapayıp sonra açarak güvercin sekişli, sonra yumuşak el devinimleriyle güzellikler sergilerken havaya uzattıkları o güzel eller sanki güneşi tutuyor gibiydi…

Gaziantep’in yiğit delikanlıları kendilerine özgü davranışlarıyla girdiler sahaya. Kurtuluş Savaşı’nda Şahin Bey’in şehit edildiği yere yürüyorlardı sanki. Edikleri üstünde kıvrılıyor, dönüyor, zıplıyor, el çırpıyorlardı.

Evet işte, Mutlu oyuncuları da göründü. Hımbıllı, Ham Çökelek, Karakız, Zeybek oynayacaklardı. Bu oyunlarla 1983’te birinci olmuşlardı İstanbul’da.  Karayağız gençler koyu kahve ceket, yünden örülü çorap, ayaklarında edikler, al renkli çizgili giysilerle kızlar Torosların keklikleri gibi sektiler, üç gün üç gece oynadılar…

11 bin nüfuslu Mut, Torosların üstünde kurulmuş, içinden Konya’ya giden yola bakmaktadır. Kendisi de, insanı da, çevresi de, kalesi de güzelliklerle dolu. Sıcak, konuksever davranışları etkilemektedir insanları. Hele, ”Kaşıkçı” denilen bir eğlenti yeri var ki, doğa bütün güzelliklerini buraya saçmış sanki. Her bir ağacın, her bir taşın içinden, yanından, arasından, yöresinden, sular akmaktadır. Kuş sesleri, çam kokuları, su sesleri, insan yaşamı birbiriyle bütünleşmiş eğlencenin doruğuna varılıyor burada. Böylesine sıcak ve güzel bir kentin bir şenliği olmalıydı, ama Karacaoğlan, ama kayısı, ama güzellik… O da vardı işte.

Şimdi Orman İşletmesi’nin salonundayız. Karacaoğlan konusunda konuşmalar başlayacak.

Yusuf Eskici:

  • İletim araçlarının olmadığı bir dönemde Karacaoğlan’ın ünü yurdumuz on beş katı alana yayılmıştır. Çünkü Karacaoğlan halktandı, halkın dilini kullanıyordu. Bütün ülkeyi yayla, köy, dağ taş, ova şehir geziyordu, sazını çalıyor, türkülerini söylüyordu… Böyle bir ozanımız var bizim, dünyaya tanıtmalıyız…

Mehmet Önder:

  • Oğuz Boyları, Anadolu’nun her bir yöresine yerleşiyordu. İletişim içindeydiler. Mut Kalesi, Alaattin Keykubat tarafından fethedildi. “Mut Obası” yerleştirildi buraya. Zamanla büyüdü Mut. Karacaoğlan geldi Karacakız’a aşkını söyledi. Ona ulaşabildi mi? Bilmiyoruz? Ancak bildiğimiz Karacaoğlan, Karacakız Tepesinin bulunmasıdır. Karacaoğlan hakkında öğreneceğimiz çok şey var. Araştırmalar bu yönde yoğunlaştırmalıdır…

Salim Sakaoğlu:

  • Bir ses bayrağı gibi dalgalanan Karacaoğlan bütün Torosların sesidir. Güzel Türkçesi ile saz çalıp söylemesi, onu ünlü bir ozan yapmıştır. Onun yetkin söyleyişlerinde, sanatın inceliklerini her an görebiliriz. Karacaoğlan, çok önemli ve incelemeye değerdir.

Semiramis Tutkun:

  • Karacaoğlan, aşk ile güzelleri görmek, kendisi gibi ozanlarla tanışmak amaçlarıyla gurbete çıkmıştır. O nedenle şiirlerinde gurbet, sıla motifleri ağırlıklıdır.

Dr. Berat Alptekin:

  • Karacaoğlan’ın bazı şiirlerinde dinsel motifler görülmektedir. Elli kadar şiirinde dinsel konuların işlendiği görülmektedir. Bu konular, iyice araştırılıp, incelenmelidir.

Mutlu Özen:

  • Karacaoğlan’ın, mizah türü ürünleri üzerinde durdu. Yergi, taşlama yapan ozanların ürünlerinden örnekle verdi. Karacaoğlan’ın kargışlı şiirlerinden okudu.

Geceyi dolduran sesler, Temel Eğitim Okulu bahçesinde yoğunlaşıyordu. Halk oyun ekipleri oynuyordu. Sanatçılar söylüyordu, şairler okuyordu, halk dinliyordu.

Gülşen Altın: Daha senden gayrı aşık yok mudur” deyip, söyledi türkülerini.

Musa Eroğlu, kısa kollu sazı elinde, “Nazlı yârdan geldi haber/ Doğruysa büktü belimi/…” dedi…

Atila İçli Güleç yüzüyle “Merhaba” dedi.”Hudey hudey… Diley diley… ” ezgilerini seslendirdi.

Bedia Akartürk beyaz simli giysisi yörük başlıklı başıyla sahneye geldi. İzmir’den getirdiği folklor ekibiyle türkülerini söyledi. “Pınara gel ki görem, Mühür Gözlüm…”’ü okudu. Halkı coşturdu…

Şairlerden Yahya Akengin, Mehmet Çınarlı, Kerim Aydın, Bahattin Karakoç, Gültekin Samanoğlu, Ahmet Tufan Şentürk, Mehmet Yardımcı şiirlerini okudular.

Mut’a gelinir de Kayadibi kebapçısı Mehmet Barış’tan kebap yenmez mi?

Mehmet BarışTantuni Kebabı”nın bulucusu!…  Kebabını şöyle anlattı; Kıyma, soğan, yeşil-kırmızı biber, maydanoz, domates doğranır, hazır edilir. Kavrulan kıyma. İçine hazırlanan gereçler konarak bir süre daha pişirilir. Üzerine domates dilimleri konur, servis yapılır. Hıım diyerek yenilir.

“Mut” dedikleri, dağlık tepelik bir yer. Bir tepesinde Karacaoğlan, bir tepesinde Karacakız yatar. Gönüllerde aşkın buğusunu tüter. Deresinde sular çağlar, güllerinde bülbüller öter. Kalesi’nden krallar yatar. Meyvesi kayısı biter. Unutulmaz Karacaoğlan, söylenir Mut’ta…

  • 04.07.1985 Perşembe, Yeni Adana, Gençlerle Sanat Edebiyat./
  • Yeniden düzenleme: 20.05.2021, Cuma, Adana

****

Read Previous

Yeni Ana Dergisi Ekim ayı Toplantısı Yapıldı

Read Next

1’inci Uluslararası Ekim Geçidi İstanbul Bienali başladı

Most Popular