Rüyalar Tuvale Sızarsa
Safter Çevirgen Yazdı
Rüyalar Tuvale Sızarsa: Sürrealist Resmin Gerçekle Hesaplaşması
(Genişletilmiş – Freud ve Jung Etkisiyle)
Gerçeklik, çoğu zaman gözle görülen değil, görmeye zorlandığımız şeydir.
Sanat ise, o zorlamalara karşı içsel bir isyandır.
Ve işte sürrealizm, bu isyanın görsel manifestosudur.
1920’lerin başında André Breton’un kaleminden çıkan Sürrealist Manifesto, mantığın iktidarına başkaldırdı. Ama bu fikir, kelimeden çok görüntülerde can buldu.
Çünkü bilinçaltının dili, kelime değil imgedir.
*
Bilinçaltı: Fırçanın Yeni Boyası
Sürrealist ressamların elinde tuval, yalnızca bir yüzey değil; ruhun gizli odalarının kapısı hâline geldi.
Bu noktada, modern psikolojinin kurucuları Sigmund Freud ve Carl Gustav Jung, sürrealist sanatın görünmeyen ortak yazarları oldular.
? Freud: Rüya = Bastırılmış Gerçek
Freud’a göre rüyalar, bastırılmış arzuların ve korkuların kamufle edilmiş bir dışavurumudur.
Ona göre insan, gündüz boyunca sosyal normlara uymak zorunda kalır ama gece — rüyada — kendine dönüş izni alır.
Sürrealistler de bu fikri aldı ve “uyanıkken rüya görmenin” yollarını aradı.
Otomatik çizim (automatism), rastlantısal teknikler (frottage, grattage) hep bu bilinçaltına doğrudan temas kurma çabasının ürünüdür.
Dalí’nin eriyen saatleri ya da Ernst’in iç içe geçmiş grotesk figürleri, Freud’un rüya çözümlemelerinde sıkça sözünü ettiği yüzeyde tanınabilir, dipte karanlık olan imgelere karşılık gelir.

? Jung: Arketipler ve Kolektif Bilinç
Carl Jung ise, Freud’un bireysel bilinçaltının ötesine geçer ve tüm insanlığın paylaştığı bir kolektif bilinçdışından söz eder.
Mitler, rüyalar, semboller… bunlar sadece kişisel değil, evrensel deneyimlerin izdüşümüdür.
Magritte’in başsız adamları, yüzsüz figürleri, bilinçli bir arketip tasarımı olmasa da, izleyicinin zihninde evrensel korkuları ve boşlukları tetikler.
Jung’un “gölge” arketipi, sürrealist eserlerde sık sık karşımıza çıkan karanlık ikiz, bastırılmış yan veya bilinmeyen benlik olarak tuvale yansır.

Sanat mı Psikanaliz mi?
Sürrealist resim, aslında bir tür görsel terapidir.
Ressam, tuvalde kendi bilinçaltını teşhir eder.
İzleyici ise, o tabloya bakarak kendi bilinçaltının yankısını duyar.
Sanat ile psikoloji bu noktada iç içe geçer;
tuval, bir terapi odasına, imge ise bir analiz nesnesine dönüşür.

Neden Hâlâ Sürrealistiz?
Bugün sosyal medya avatarlarından yapay zekâ sanatına kadar, her alanda bir görüntü oyunuyla gerçeklik aşınıyor.
İnsan, rüyayı artık geceye değil, gündüze taşımak istiyor.
Ve bu yüzden sürrealist düşünce, yalnızca bir sanat akımı değil;
modern bireyin ruh hâline dönüşüyor.
Rüya bazen yalandır.
Ama yalanların en dürüstü yine de odur.
Çünkü rüya, kendini kandırmaz — seni gösterir.
****





