
Elmalı
Şahika Öner Yazdı
İkinci Bölüm
Elmalı
Baranda Gölü‘nden sonra Elmalı’ya doğru yol alıyoruz. Yolda elma ağaçlarının çiçekleri bizi karşılıyor. Çoğu tarlaların giriş kısmında, cinsi ve fotoğrafı tabela olarak yer alıyor. Epeydir gelmemiştim, ana cadde adeta araba çöplüğüne dönmüş. Sonunda kendimize park edecek bir yer bulabiliyoruz.
Elmalı, Toros Dağları’nın bir kolu olan Beydağları ile çevrili olup, şehir merkezinin bulunduğu yer adeta bir çanağı andırır. Bu çanak içinde ilçenin kuzeyinde Elmalı Dağı, doğusunda Tilkicilik Tepesi, batısında Topdağı Tepesi, güneyinde de Elmalı Ovası yer almaktadır. Güney Anadolu’yu kapsayan Toros Dağları‘nın Batı Akdeniz Bölgesi’nde uzanan kıvrımları arasına sıkışmış çanak şeklindeki bir plato üzerinde kurulmuştur. Kuzey yarımküre 46-46 doğu meridyen düzleminde ve 2503 m yüksekliğe varan Elmalı Dağı’nın güney eteğindedir.
Elmalı İlçesi, Likya bölgesinin kuzeyinde yer alıp tarih boyunca birçok uygarlığın hâkimiyetine girmiştir. Yönetim anlayışı olarak, Anadolu Selçukluları tarafından bu topraklara yerleştirilen ve bölgeye kendi adlarını veren Tekeli Türk boyları tarafından kurulup gelişmiştir. I. Bayezid (Yıldırım) döneminde ise Osmanlı hakimiyetine girmiştir.
Eskiden beri Elmalı, verimli ovadan elde edilen hububat ve bakliyat ile dağlarda tahtacı aşiretler tarafından kesilen kerestelerin ve çeşitli hayvan ürünlerinin toplandığı bir pazar yeri hizmeti görmüştür. Burada pamuklu bezler dokunur, dericilik de ileri gitmiştir. 19. yüzyıl sonlarında kentte vakıf sayısın arttığı ve buna bağlı olarak da yapısal bir gelişimin olduğu gözlenmektedir. Bu tarihlerde kentte; 1 adet hükümet dairesi, 35 cami ve mescit, 1 tekke, 22 mektep, 10 medrese, 2 kilise, 3 han, 3 hamam, 293 dükkân, 24 değirmen, 8 tabakhane, 10 kahvehane, 3 kütüphane vardır. 19. yüzyıl sonunda Konya vilayetinin, Antalya Sancağı’na bağlı olan Elmalı’da 1868 yılında belediyesi kurulmuştur. Cumhuriyet dönemi içerisinde, 1940 yılında çıkan bir yangında zarar görmüş ve yeniden imar için yapılandırılmıştır.
Meşhur çarşı adeta terk edilmiş hissi uyandırıyor. Çoğu esnaf dükkanları kapalı vaziyet de, belki hafta arası olması da etkiliyor olabilir. Ömer Hocanın her zaman uğradığı, Şişçi Mustafanın Yeri’ne giriyoruz. Kendisi yıllardır buranın müdavimi, karı koca güler yüzleriyle bizi karşılıyor. Piyazı, köftesi çok güzel, ikramsa hanımın yaptığı biber turşusu ve helva oluyor. Helva organik, şeker pancarı kullanılmış, üstüne gelsin çaylar, hava bozuk, yağsam mı yağmasam mı diye pusuda bekliyor.
Serbest zaman içerisinde alışverişe çıkıyoruz. İlk önce Elmalı’nın meşhur leblebisi alınıyor. Turşular kavanozlar içerisinde, dükkan önüne dizilmiş, hepsi birbirinden güzel, adeta iştah kabartıyor. Maalesef kapalı, peynirciye doğru yol alıyoruz. Peynir ve zeytin fiyatları adeta yarı yarıya olması beni şaşırtıyor. Dükkan mis gibi süt kokuyor. Buradaki alışverişten sonra doğal tuz satan dükkana uğruyoruz. Kapıda yığınla duran tuz parçaları esnaf tarafından hediye ediliyor. Artık gitme zamanı geliyor.
Sırada Beyler Köyü Tahıl Ambarları var, şimdi Elmalı’daki bu bölgeyi keşfetmeye gidiyoruz.
Beyler Köyü Tahıl Ambarları ile devam edecek…
*****