ANTALYA & DASTAR ATACAĞI
Haber & Fotoğraflar: Şahika Öner
Antalya’dan çoğu gezimizin güzergahı olan Arapsuyu, Altınkum, Hurma istikametinden yola çıkıyoruz. Antalya’nın vahşi, jeolojik oluşumuyla kalker ana kayalarının oluştuğu Bey Dağlarına gideceğiz. Zamanında Çoban Dağları diye bilinen, şimdi ise Bey Dağları olarak ismi geçen yörede ilginç, ekolojik ve morfolojik oluşumlar arasında yol alacağız.
Etkinliğe başlamadan en kısa ve orman ağaçları içerisinde, sabah kahvaltımızı hep birlikte yapıyoruz. Açık büfe halindeki bu kahvaltı ikram ve sohbetlerle renkleniyor. Sabahın ilk ışıkları ve temiz hava güne başlarken canlanmamızı sağlıyor.
Yürüyüş başlıyor, yüksek yerlerden ve patikamsı bile olmayan orman içerisinden geçiyoruz. Yolda kelebekler bize arkadaşlık ediyor. Çeşitli mantarlar ayağımızın altında, bizleri cezp ediyor. Yumuşak ama kaygan zeminde merakla beklediğim Dastar Ataçağına doğru yol alıyoruz.
Bey Dağlarının daha önceki adı Çoban Dağları’ymış. Çobanlar yıllarca kimsenin himayesine muhtaç olmadan özgür yaşamışlar. Hayvanlarla birlikte yaşadıklarından, otlak peşinde oldukları için yerleşik hayatı tercih etmemişler. Eski zamanlarda savaş ordularına katılmayı reddederek adeta o günün anarşistleri olmuşlardır. Orta Asya kökenli çobanlar, Şaman izlerini günümüze kadar taşımış ve tarihte Kanuni Sultan Süleyman’ı bile pes ettirmişler.
Dastar Atacağı’nın hikayesini de Yük.Orman Mühendisi Nusret Yakışıklı Hocadan dinliyoruz. ‘’Dastar Atacağı ve bunun gibi yerler, bu insanların binlerce yıllık hikayelerinin hüzünlü bir bölümünü oluşturur. Dastar Atacağı 400 metrelik şut ile duvar gibi inen, doğal bir balkonu andıran, olağanüstü bir jeolojik oluşum olmakta, aşağıda anlatacağım hüzünlü hikayeden adını almaktadır. Keçi çobanlığı göründüğünün aksine meşakkatli ve bir o kadar da bilinmezleri içinde barındıran bir uğraştır. Gülsün Türküsü’nün sözlerini burada söylemeyeceğim, ama sözlerini bilenler bilir. Aslında bu coğrafyada yüzlerce yıl yaşananların bir çığlığı gibidir. Bu coğrafyada babalar kızlarının kocaya gitmesine pek gönül vermezler. Kız çocukları aynı zaman da keçi çobanları için bir sermayedir. Bu yörede 100 keçi bir kız evlada eşittir demektir. Batı Toroslar da ellili yaşlarda hiç evlenmemiş kadınlara bu gün bile sıkça karşılaşmak bu nedenlerdendir. Kendi adıma evlenmemiş, evlendirilmemiş kadın tanıdığımı rahatlıkla söyleyebilirim. Zalim ve paragöz babaların bu zulmünden kurtularak evlenmek isteyen kız çocukları, Şaman kültürünün de öğretisi ile çaresiz Dastarlarını (Başörtülerini ) bu dağdan aşağı atıp, dilekte bulunarak umut aramışlar, kısmet dilemişlerdir. Dilekleri tutan olmuş mu bilinmez ama, biz bu Pazar Dastarlarını atmak isteyen üyelerimizin ilgisini çekeceğinden eminiz. Kim bilir temennim, sizlerin dilekleri kabul olur. Şimdi o hayatların yaşandığı yere doğru ilerliyoruz’’ diye bu anlamlı hayat dramını bizimle paylaşıyor.
Öğlen molasında uçuruma ulaşıyoruz. Bakarken bile kendini içine çeken bu yer, insanın tüylerini diken diken yapıyor. Genellikle hanımların yanlarımızda getirilen başörtüler, dileğimiz eşliğinde uçuruma atılırken, rengarenk bir çiçekler gibi uçuşarak boşlukta kayboluyor. Dönüş yolunda Pamfilya ve Likya medeniyetlerine ev sahipliği yapmış topraklar da, kalker ana kayalarının oluşturduğu Jeolojik dağ oluşumları bizi yeni ufuklar açıyor. Bu zor ama zevkli gezimizde, Elmayanı Yaylası, İnceeriş Dağı, Dastaratacağı, Üçsögüt Yaylası, Çalbalı Dağı eteklerinde seyretmiş olduk. Sedir, Karaçam, Kızılçam Ormanı içersindeki yürüyüşümüz bize önümüzdeki haftanın yorucu şehir yaşantısına güçlü koşullarına rahatlıkça göğüsleyecek motiveyi sağladı.
Yeni renkli ve sportif yürüyüşlerde buluşmak üzere Antalya’da evlerimizin yolunu tuttuk.
*****