Esra Ülger… Vale/Gel ve Hoşça Kal…
Röportaj – Recai Oktan
Bugün yazarlığımın paslanmadık yanı olarak kalan röportajcılığımdan örnekle, “Tiyatroda, sanatı ve başarısıyla yükselmiş oyuncularımızdan, işini gücünü beğendiğim, sizin de tanımanız gerektiğini düşündüğüm oyuncu Esra Ülger üzerinden bir yazı sunmak istiyorum.
“Biz zaten tanıyorduk” diyenler olursa, düştüğüm durum, affola…
Çocukluk ve ilkgençlik yıllarımı geçirdiğim Adana, kapalı ve açık hava sinemaları cennetiydi. Filmler, Yeşilçam ve Hollywood kaynaklıydı. Döne döne aynı konuları izliyor, farkında olmadan bağımlı hale geliyorduk. Lise öğrenimime başlarken, tiyatroyla tanışmak, beni en heyecanlandıran aktivitem olmuştu. Sinemadan çok farklı ve açık ara önde olarak değerlendirdiğim tiyatro, oyuncuyla izleyici arasında yer alan iletişim ve bunun gerçekleştiği seçkin bir ortamdı.
Henüz Muhsin Ertuğrul, Turan Oflazoğlu, Aziz Nesin, Haldun Taner, Haldun Dormen, Adalet Ağaoğlu, Dinçer Sümer, Sermet Çağan, Vasıf Öngören, Metin And; ya da Shakespeare, Brecht, Goldoni, Çehov, Moliere adlarını telaffuz bile edemediğimiz dönemlerdi.
Nejat Uygur ustanın ve ekibinin, “Leyleğin Ömrü” adlı 3 perdelik komedisiyle başlamıştı, “tiyatro izleyiciliği” serüvenim. Son olarak, Şubat 2018 sonunda yine Adana’daydım, Devlet Tiyatrosu sahnesinde, John Steinbeck’in Fareler ve İnsanlar oyununu izledim.
Tiyatro serüvenimin başlangıcından bugüne uzanan sürecinde, kentimde konuk olan Esra Ülger’i ve rol aldığı oyunları tanımıştım. Esra, yalnızca başarılı bir oyuncu değil, güzel bir insandı: İçten, hoşgörülü, gerçek dost.
Tiyatro izleyicisi olarak, sadece klasik oyunları değil, öncü tiyatrocuların, izleyiciyle daha özel anlarda baş başa kaldıkları oyunlarını ve canlı performanslarını da beğeniyorum doğrusu. Çünkü o an büyülü gibidir; aracısızdır, ileti ve algı eşzamanlıdır, arz taleple gelişir. Esra Ülger’le yollarımız İstanbul’da, Kadıköy’de bir kez daha kesişti ve bu röportaj ortaya çıktı…
Barış Manço Kültür Merkezi’ndeki uzun soluklu söyleşimiz, benim için keyifli ve anlamlıydı. Paylaşalım mı!
KARİKATÜRİST ESRA’DAN OYUNCU ESRA’YA,
RECAİ OKTAN: Sevgili Esra, “neden tiyatro ve ardından da nasıl tiyatro” desem?
ESRA ÜLGER: Lise yıllarımda GIRGIR Dergisi ve rahmetli Oğuz Aral’la tanıştım. Çiçeği Burnunda bir karikatüristtim: Bayan Laklakçılar, Bela Kadriye gibi tiplerde imza benimdir. GIRGIR’da dönemin önemli tiyatrocularını tanıyıp, sohbet ediyordum. Tiyatro aşkımın tohumları o günlerde atılmış oldu. Daha sonra Konservatuar sınavlarına girdim ve kazandım. Öğretmenlerim arasında Yıldız Kenter, Güngör Dilmen, Müjdat Gezen, Mehmet Birkiye gibi usta tiyatrocular vardı. Öğretmenlerimin hepsini çok sevdim. Mezuniyetten sonra Adana Devlet Tiyatrosu’na alındım ve kadrolu sanatçı olarak, 14 yıl görev yaptım. Daha sonra İstanbul Büyükşehir Belediyesi Şehir Tiyatroları’nda görev almaya başladım.
“TÜM ROLLERİN ETKİSİNDE KALIRIM. REPLİKLER BEYNİMDE UÇUŞUR, DURUR”
RECAİ OKTAN : Sevgili Esra, seni Adana Devlet Tiyatrosu’ndan tanıyorum. Uzun yıllar orada görev yaptın. Güzel oyunlarda, başarılı roller oynadın. Aklımda kalanlar, Katip Çıkmazı, Kadıncıklar, Tartuffe, Bir aşk Masalı, Cadı Kazanı.
Artık İstanbul’dasın. Çifte kavrulmuş gibisin. Bir yanda Şehir Tiyatrosu’nda Sadık Şendil’in yazdığı Aziz Arvan’ın yönettiği “Bizim Aile”de, öte yanda Sibel Yıldırım’ın yazdığı Kubilay Karslıoğlu’nun yönettiği “Vale”de oynuyorsun…
Başarılı performanslarınla öne çıkıp, dikkat çekiyorsun. Oyunların yorumunu sonraya bırakırsak, sana özel sorular sormak istiyorum. Çünkü ben seni tanıyorum, izleyicilerin de biliyor ama İstanbul’daki dostlar da yakından tanısınlar ve oyunlarına gelip seni dikkatle izlesinler istiyorum. Sorulara başladık bile: Sana bir tiyatro sevdalısı denebilir mi?
ESRA ÜLGER: Evet tiyatroyu seviyorum. Hele tekst de bana hitap ediyorsa, tiyatroyu daha çok seviyorum. O zaman aramızda aşk gibi bir şey oluyor.
RECAİ OKTAN : Adana’da uzun yıllar oyunculuk yaptın. Orada sahneden ya da seyircilerinle aklında kalan bir anıyı anlatır mısın?
ESRA ÜLGER : Tuncer Cücenoğlu’nun yazdığı, Serap Eyüpoğlu’nun yönettiği Kadıncıklar’da, Mehtap rolünde oynuyordum. Bildiğin gibi oyun, genelev kadınlarının bitmişliklerini anlatıyor. Mehtap erkeklere sürekli ağlamaklı bir yüzle bakıp, “aslanım” diyen acılı bir kadın. Bu aslanım lafı o kadar yer etmiş ki seyircide. Bir gün arkadaşımla yolda gidiyoruz. Biri beni parmağı ile arkadaşına göstererek “Mehtap’ı gördün mü” dedi. Arkadaşı, “hangi Mehtap?” diye sorunca da “aslanım diyen o acılı kadın canııım” dedi. Ardından “aaa o vallahi” deyip yanımıza geldiler. Oyunu çok sevdiklerini söylediler. Bizi tebrik ettiler. Mesela bu anıyı unutamam.
RECAİ OKTAN : Anlattığına benzer ciddi yaşanmışlıklar var. Sen şükret, daha uç örnekleri yaşamamışsın.
Bazı oyunlarda gerçekten derinliği olan karekterleri canlandırıyorsun. O karakterin etkisinde kalıyor musun, yoksa o rolü bir elbise gibi üzerinden çıkarıp atıyor musun?
ESRA ÜLGER : Eğer teksti sevdiysem, ufak ya da büyük , derin ya da sığ, bütün rollerin etkisinde kalırım. Replikler hep beynimde uçuşup durur. Oyun biter. Üstünden bir yıl geçer. İşte o zaman unutmaya başlarım bazı şeyleri.
“ROLÜ İÇSELLEŞTİREMEZSEM, ‘ÜSTESİNDEN GELEMEM’ DİYOR.. OYNAMIYORUM”
RECAİ OKTAN : O halde tiyatroda, tekst senin için önemli. Diyelim teksti pek beğenmedin, rolü de sevmedin. Tavrın ne olur?
ESRA ÜLGER : Öyle durumlar oluyor tabii. Ne yapıyorum? Kişisel tercih hakkım yoksa, oyunu ve rolü sevmeye çalışıyorum. Tercih hakkım varsa, “bu oyun bana göre değil ya da ben bu rolün üstesinden gelemem” deyip, teşekkür ediyorum ve oynamıyorum.
RECAİ OKTAN : Arada bir de olsa, “kardeşim bu ne biçim rol” dediğin olmuyor mu?
ESRA ÜLGER : O tavır haksız olur. Teşekkür edeceksin. Her zaman kibar olmakta fayda var.
“AİLEM VE ARKADAŞLARIM OLMAZSA OLMAZLARIMDIR”
RECAİ OKTAN : Bildiğim, gördüğüm kadarıyla zamanının büyük bir bölümünü tiyatro alıyor. Tiyatrodan zaman artıyor mu? Ailenle, arkadaşlarınla özel zamanların oluyor mu?
ESRA ÜLGER : Provalar, yoğun ve uzun zamanımızı alıyor. Provalar bitince daha bir rahatlıyoruz. Aileme ve dostlarıma zaman ayırmazsam, bir şeyler eksik kalır. Ailem gibi arkadaşlarım da benim olmazsa olmazlarımdır. Konuşmayı, dinlemeyi çok severim. Sevdiklerinle nefes nefese olmak, onlarla acıları, mutlulukları paylaşmak güzel, vazgeçilmezin ötesi eşsiz duygular.
RECAİ OKTAN : Şimdi kısa ama yanıtını önemsediğim bir soru: Sanat deyince, tiyatro mu?
ESRA ÜLGER : Sadece tiyatro değil. Sanatın her kolu son derece etkileyici benim için. Sanat bize dünyanın tüm renklerini anlatıyor. Tiyatro diğer sanatlara göre daha direkt bir anlatım tarzı. Yönetmen yorumu, yazarın hayata bakışı da işin içine girdi mi olay yükseliyor, köpürüyor, boyut kazanıyor. Şunu da söylemek istiyorum izninizle: Oyuncu olmasaydım, yine tiyatro ile ilgili biri olurdum . Güzel hiç bir oyunu kaçırmazdım. Sadece oyuncuları değil, yönetmenleri, yazarları da takip ederdim. Yani çok kültürlü bir seyirci olurdum ve bundan da gurur duyardım.
RECAİ OKTAN : Biraz da 26 Mart Pazartesi günü, galasını gerçekleştireceğiniz oyundan bahset bize..
ESRA ÜLGER : Sibel Yıldırım’ın yazdığı, Kubilay Karslıoğlu’nun yönettiği çok güzel bir oyunda görev alıyorum: VALE/GEL VE HOŞÇAKAL. Oyunda yazarımız da oynuyor. Kadro dört kişiden oluşuyor. Oyuncu arkadaşlarla sıkı bir iletişim halinde, nerdeyse soluk almadan seyircileri de içimize alarak nefes nefese oyunumuzu gerçekleştiriyoruz. Birlikte ağlıyor, birlikte gülüyoruz.. Ve çok güzel geri dönüşler alıyoruz. Bundan da başta yazarımız ve yönetmenimiz olmak üzere hepimiz mutluyuz..
RECAİ OKTAN : Oyunun tam tarihini verebilir misin?
ESRA ÜLGER : Pazartesi’leri Süzer Plaza Borusan sahnedeydiz. Ulaşım kolay: Vodafone Park Arena yakınındayız. Ulaşamayanlar 0532 365 02 13 nolu telefondan bilgi alabilir.
Martın 19’unda saat 20.30’da tiyatro severleri bekliyoruz.
RECAİ OKTAN : Teşekkür ederim. Bana zaman ayırdın, keyifle sohbet ettik. Dilerim ben de artık senin olmazsa olmazlarından biriyimdir.
ESRA ÜLGER : Ondan kuşkunuz olmasın. Sevgili Recai Oktan… Beni dostlarınıza, İstanbullulara tanıtmak isteğiniz ve buna zaman ayırdığınız için asıl ben teşekkür ederim. Sizi de galada görmek isterim. Adana’da beni izlemişsiniz. Burada da galanın o güzel heyecanını birlikte yaşayalım isterim.
RECAİ OKTAN : Söz. O güne hiç program koymuyorum. Sibel Yıldırım’ın yazdığı, Kubilay Karslıoğu’nun yönettiği, “Vale/Gel Ve Hoşcakal” oyununu sabırsızlıkla bekliyorum. İzleyip, oyunun bende yarattığı etkiyi sizlerle paylaşacağım.
ESRA ÜLGER : Çok seviniriz…
*****