Ölürken de sevdalı kal!

Harika Ören Yazdı

Sabah kahvemi yudumlarken bir yandan da yazımı hazırlıyorum. Karadağ-Montenegro Budva‘da kale içinde bile Mehmet Efendi kahvesine rast geldiğimizi hatırlayınca yüzüme bir gülümseme yayılıyor.

Dünya Mutfağına şinitzeli kazandıran Avusturya’ya ilk kahveyi getiren Türkler gelenekleriyle her yerdeler.

Old City Palmiye Meydanı Cafe Beatris‘de koyu bir sohbet eşliğinde bol köpüklü Türk Kahvesinin tadına varmak şansını yakaladık diyorum ya; sağlıkla bir Mayıs ayına daha erdik.

Bahar Bayramı, 1 Mayıs Emekçinin Bayramı, Gençlik Bayramı, Anneler Günü, Hidirellez kutlamaları, 19 Mayıs Mustafa Kemal‘in “Doğum günüm” diye nitelediği Egemenlik Bayramı…

Mitolojiye göz atınca 30 Nisan-1 Mayıs en eski çağlardan beri doğanın uyanışını işaret ediyor. Güneş Tanrısının 24 Aralık’ta karanlıktan çıkıp doğmasıyla 1 Mayısta ilkbaharla birlikte Ana Tanrıçayı -ki o toprağın ta kendisi, Toprak Anadır- gebe bırakması yani doğanın üremesi-can bulması anlamında kabul görüyor.

Bu, evrenin düzeninin eril ve dişil dengesine dayandığının en güzel mitolojik öyküsü değil midir?

Mayıs ayı adını Yunan mitolojisinde Atlas‘dan olma, Pleian‘dan doğma Yağmur Perisi Maia‘dan alıyor. Mayıs “Maia’nın ayı” anlamını taşıyor.

Maia, tanrı Faunus‘un kızı doğurganlık, iyileştirme, bekaret, kadınların koruyucu iyi tanrıça Bona Dea ile birlikte tanımlanıyor.

Mayıs yağmurlarını yağdıran, Doğayı uyandıran, dünyamıza bereketi getiren güneşe, verimiyle yüzümüzü güldüren toprağımıza şükürler olsun diyelim.

Mayıs‘ta doğanın bereketinin sanata yansımasını gözlemlemek ayrı bir değerli. İstanbul’da Cİ BLOOM, Art CONTACT, İzmir’de İİAFF; müzelerde eş zamanlı açılan uzun soluklu sergiler, galerilerde birbiri ardına yapılan Sanat etkinlikleri; ülkemizin çeşitli illerinde erken başlayan çalıştaylarla sanat, ilkbaharı coşkuyla karşılıyor.

Sanatla nefes alıp, sevdasına tutulan sanatçılar, sanat emekçileriyle el ele üretiyor, sergiliyorlar.