YAŞAMLA ÖLÜM
OSMAN BOLULU, MUZAFFER İZGÜ
M. Demirel Babacanoğlu Yazdı
Yaşamla ölüm kardeş gibidirler. Her zaman kendinde taşır ölümü yaşam. İnsanlar yaşamlarından sorumludurlar. Dünyada kalma yaşı değil dünyada iş yapma yaşı önemlidir. Hani derler ya dikili ağacın var mı? Olmalı. O ağaçtır seni ölümden sonra yaşatacak olan… Bir yapıt bırakmalı değil mi dünyaya…
Gittikçe azalıyoruz. Çoğalıyoruz da diyebiliriz buna. Çocuklarımız var ya bizi temsil edecek, yaşatacak. Aslında biz ölmüyoruz. Yerimize kendimize benzer canlılara bırakıyoruz. Yeni yapıtlar üretiyoruz. Kitaplar yazıyoruz, binalar dikiyoruz, müzikler sunuyoruz, yontular oluşturuyoruz… Ölümden sonra yaşamda kalmak istiyoruz. Az şeyler mi bunlar. Bolulu, İzgü çocuklar, yapıtlar bıraktılar; anılacaklar dünyamızda.
Tanıdık, tanımadık insanlar dünyamızdan ayrılıp gidiyorlar. Osman Bolulu, (?. ?. 1929, Amasya – 02.08.2017, Ankara), Muzaffer İzgü (29.10.1933, Adana – 26.08.2017, İzmir) de ayrıldılar dünyamızdan. İki ses, iki ulu yazar, iki özgün insan çekildiler gözlerimin önünden; göğündü yüreğim.
Osman Bollu’yu, öğrenciyken Varlık Dergisi’nden okuduğum şiirleriyle tanımıştım. Sonra başka dergilerde de okudum. Etkili, toplumsal Kemalist şiirler yazıyordu. Edebiyatçılar Derneği kurulunca Ankara’da yüz yüze tanıştık onunla.
‘Taşın İyisi’ yle (şiir) değişik bir mizah anlayışı sergiliyordu. Aymaz insanları, yöneticileri vuruyordu. İlgimi çekmişti, inceleyip yazmıştım kimi yayın organlarında.
Aykırısanat dergimizin bir sayısını ona ayırmıştık. Köy enstitülü özgün yazarımızdan biriydi. Dilediği gibi yaşamaya özen gösterdi. Doğru bildiği yoldan yürüdü. Eşini yitirmek onu sarstı. Yaşlılık, acılar, sorunlar iyice yıprattı onu. Evden pek dışarı çıkamaz oldu. Ara sıra telefonlaşıp konuşuyorduk. Artık konuşamayacağız. Dönülmez yere gitti. Güneşli olsun yeri…
Muzaffer İzgü’yü Akbaba dergisinde okuduğum yazılarıyla tanıdım. Akbaba, ülkenin ünlü mizah dergilerinden biriydi. Hafta bir çıkardı. Çıkışını özlemle beklerdim. Benim için bir okuldu. Ercüment Ekrem Talü, Rıfat Ilgaz, Aziz Nesin’i (…) Akbaba’dan tanıdım Atamam Adana’ya yapılınca, Yeni Adana Gazetesi’nde “Gençlerle Sanat Edebiyat” sayfası yapmaya başladım. 12 Eylüllü yıllardı. Şair-yazarları kıpırdatmıyordu. Buna karşın TYS kuruldu. İmza günlerini başlattı TYS. Birçok şair yazarı yüz yüze böyle tanıdım.
İzgü, İzmir’den gelmişti Adana’ya, Cumhuriyet Kitap Kulübü’nde imza günü vardı. Onu da yüz yüze böyle tanıdım. Konuştuk, söyleştik. Yazdım Yeni Adana’da. ‘Donumdaki Para’ onun ünlü kitaplarından biridir. ‘Dayak Birincisi; Ali Babanın Çiftliği, Zıkkımın Kökü, Halo Dayı (…)”
Severek okudum kitaplarını. Aykırısanat’ın bir sayısını ona ayırdık. Zıkkımın Kökü’nü yazmıştım. Yaşam öyküsüdür onun. Adana ağzı, Adana gelenekleri anlatılır. Toplumsal açıdan bakar olaylara. Sevecen, güleç yüzlüdür. Büyüklerin arkadaşı, gençlerin abisi, çocukların dedesidir. Eşini yitirmişti son yılda. Acısı sarstı onu. Gitti ardından. Ben yazarımı yitirdim. Güneş yoldaşı olsun…
Yazarlarımın ailesine, yakınlarına, sevenlerine başsağlığı diliyorum…
28.08.2017, Çamlıyayla
*****