MEMO İLE HASO – BİR AĞA ÖYKÜSÜ
M. Demirel Babacanoğlu Yazdı
MEMO İLE HASO – BİR AĞA ÖYKÜSÜ
Memo, ağa;
Haso, dutma..
Memoağa, her gün Haso’ya soruyor.
“Haso, Allah ne yapıyor?”
“Vallahi ağa, her gün merdiven kuruyor, kimini indiriyor, kimini bindiriyor.”
Memo keh keh gülüyor..
Eğleniyor Haso’yla!
Haso, ağanın öküzünü güdüyor, ahırını temizliyor, suyunu, odununu getiriyor, çiftini sürüyor, tohumunu ekiyor. Ekinini biçiyor, dövenini sürüyor, harmanını savuruyor, tahılını ambara, samanını samanlığa koyuyor. Tarlasını kazıyor, bitkisini, kozasını suluyor, pamuğunu şifliyor. Ağanın her türlü işini görüyor, yapıyor. Akşam, yorgun argın eve geliyor, ahırda yatıyor.
Ağa gene soruyor.
“Haso, Allah ne yapıyor?”
“Merdiven kuruyor ağa, kimini indiriyor, kimini bindiriyor..”
Keh keh keh keh..
“Ülen Haso sen çok yaşayasın, beni güldürüyorsun…”
“He ağa sen güleceksin, ben gülecek değilim ya?”
Keh keh keh keh..
Haso bir gün ağadan izin isteyip, işten ayrılıyor, başka memleketlere gidiyor. Oralarda iş tutuyor, şansı yaver gidiyor, zenginleşiyor. Mal maşakkat, çoluk çocuk çok… Binlerce işçi çalışıyor kapısında…
Memoağa başka dutmalar tutuyor, eğlenceye dalıyor, meyhanelere gidiyor. Karı kızla yiyor içiyor, tüketiyor paraları… Tarlaları, bağları bahçeleri satıyor, hepsini şurda burda harcıyor. Elinde zırnık kalmıyor. Yok yoksul duruma düşüyor, perişan oluyor. Artık Memo, ağa değil, cıbır ağa. “Bari” diyor Memoağa, beni tanımayan memleketlere gideyim, oralarda çalışayım, karnımı doyurayım…”
Varıyor bir memlekete, bir köye.
Köy odasında toplanmış köylüler konuşuyorlar. Memoağa, kanadı kırık bir kuş gibi içeri giriyor, süklüm büklüm bir köşeye oturuyor, öylece duruyor.
Köylüler, “hoş gelmişsin gardaşlık!” diyorlar. “Hoş bulduk” diyor Memo… Köylüler bu kez, “Nerden gelip nereye gidiyorsun?” diyorlar.
Memo uyuşukluktan kurtuluyor kendine geliyor, anlatıyor başına gelenleri.
“Ağalar” diyor, “bana göre bir iş yok mu? Yapayım da karnımı doyurayım.”
Köylüler, “Var var” diyorlar, şöyle karşılık veriyorlar:
“Burada büyük bir ağa var, adı sanı bilinmedik bir ağa. Herkes ağa der ona, adını madını bilen yok. Ağa geldi, ağa gitti. Herkesin ağası o. Sen ona git derdini anlat, hem karnını doyurur, hem iş verir sana.”
Memo ağa umarsız, karnı karnına geçmiş, nerdeyse acından ölüyor… Kanadını kolunun altına alıp gidiyor ağanın yanına varıyor, büküyor boynunu…
“Selamaleyküm!” diyor.
“Aleykümselam!” diyor ağa.
Memo ağa, cılız, çekingen bir sesle sesleniyor:
“Beni sana gönderdiler. Sen büyük bir ağaymışın. Garibin, garibanın halinden anlarmışsın. Ben de sana geldim, iş istiyorum. İş ver de çalışayım, karnımı doyurayım ağa…” diyor.
Haso, şöyle bir bakmış, tanımış Memo ağayı, ama tanımazlıktan gelmiş..
“Hele gel otur şöyle” demiş.
Memo ağa oturmuş. Haso ağa hizmetçilerini çağırmış, “Şu garibin karnını doyurun iyice; sonra da hamama sokun yuyun iyice, sırtını başını değiştirin, konuk odasına yatak serin yatsın, rahat etsin.. Sabahleyin de yanıma getirin..”
Hizmetçiler buyruğu bir tamam yerine getirmişler …
Memoağa, güzel bir uykudan sonra, günlerin yorgunluğunu üzerinden atmış, hizmetçiler getirmişler Hasoağa’nın karşısına…
Hasoağa:
“Adın ne senin?”
“Memo!” demiş, eskiden ağa olduğunu söylememiş.
“Çok iyi, seni işe alıyorum, çiftliğin kahyası yapıyorum… Bundan sonra çiftliğin girdisinden, çıktısından her şeyinden sen sorumlusun…”
Memoağa, heyacanla, beklemediği bir iş karşısında, ağanın eline sarılmış; “vay sağ olasın ağa” deyip elini öpmüş…
Hosoağa elini çekmiş, öptürmek istememiş ama boşuna… Memo sıkıca sarılmış öpmüş
Memo o gün işe başlamış…
Aradan günler, aylar yıllar geçiyor.
Bir gün sofrada, Hasoağa soruyor:
“Allah ne yapıyor ağa?”
Memoağa’da şafak atıyor. Başını kaldırıp bakıyor ki karşısındaki dutma Haso.
Geçmiş zaman, gözünün önünden yıldırım hızıyla geçiyor. Coşkuyla ayağa kalkıyor..
“Tanıdım seni Haso!, tanıdım” diyor.
Birbirlerine bakıyorlar.
Haso,
“Ben dutmaydım, sen de ağaydın, şimdi yerlerimiz değişti, ben ağayım, sen dutmasın…
“Heeee öyle” diyor Memo kekeleyerek.
İkisi de ayağa kalkıyor.
Kucaklaşıyorlar.
Sonuç mu?
Siz söyleyin.
………………………………………….
Not: Yayın hakkı yazarınındır, izin alınmadan yayınlanamaz.
*****