KARAİSALI’NIN KURTULUŞ GÜNÜ
M. Demirel Babacanoğlu
(Karaisalı’nın düşmandan kurtuluşu 01.04.1920.
Karaisalı’yı düşman işgal etmedi diyenlerin dikkatle okumasını dilerim.)
(…)
Mustafa Kemal Sivas’ta, Kozanoğlu Doğan ve Aydınoğlu Tufan Beyle konuştu; Onları Çukurova’nın kurtuluş savaşı için görevlendirdi. Bunun için bir de Batı Klikya Komutanlığına gözü pek biri gerekliydi. 20. Kolordu Komutanı Ali Fuat Bey Sivas görüşmelerinden dönerken dört aralık günü Kayseri Askerlik Dairesine uğradı. Şube Başkanı Yarbay Emrullah Bey’di Kozanoğlu Doğan Bey ve Aydınoğlu Tufan Bey’leri çağırttı, onlarla konuyu enine boyuna görüştü. Batı Klikya Komutanlığı görevi yapabilecek birini önermelerini istedi. Elde böyle biri yoktu. Aydınoğlu Tufan Bey “buldum” dedi. Kim?
O sıralarda boşta olan Jandarma Yüzbaşısı Ali Ratip Bey önerildi. Emrullah Bey hemen ayağa kalktı, “O delinin tekidir, kaş yapayım derken göz çıkarır” diyerek karşı çıktı. Ali Fuat paşa “Bize de böyle deliler gerekli” karşılığını verdi. Ali Ratip Bey’in Batı Klikya Komutanlığı’na atanması kabul edildi. Mustafa Kemal’e bildirildi.
Daha sonra, Jandarma Yüzbaşı Ali Retip Bey, Mustafa Kemal‘den 12 Aralık 1919 günlü şu yönergeyi aldı: “Seyhan ırmağı’nın doğusundan Mersin’in batısına kadar uzanan alanda Batı Cephesi Komutanlığına atandınız. Bölgenizde düşmana karşı savaşan örgütler kuracaksınız. Karaisalı’dan işe başlamanız uygun olur. Takma adınız Tekelioğlu Sinan… olacak.”
Görevini sevinçle, istekle üstlenen Tekelioğlu Sinan namı diğer Sinan Paşa aralık ortalarında Niğde’ye geldi. 11. Tümen Vekili Mümtaz Bey, Vali Tevfik Bey ve Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti yönetim kuruluyla görüştü. 5 mavzer, 500 fişek, 10 bomba 300 liradan fazla para alarak, Yedek subay Kemal Şahin, Konya örgütünden gelen Yedek subay Süleyman ve Kozanlı Şehlikzade Hasan Beylerle birlikte Karaisalı’nın dağlık bölgesine ulaştı.
Yollardan, yolaklardan geçerken uğradıkları kimi yerlerde kendilerini “Av derisi tüccarı” olarak tanıttılar. Karaisalı yakınlarına gelince Karaisalı’da olup bitenleri öğrenmek için Şehlikzade Hasan, akrabalarından biri olan Karaisalı Kaymakamı Cemil Bey‘e gönderildi. Kaymakam, ona Fransızların burada güçlü olduğunu, yakalanmadan derhal Karaisalı’yı terk etmesini söyledi.
Av tüccarı topluluğu Kayseri’ye döndü. Ne yapılacağı, neler yapılacağı görüşüldü. Pabucu pahalı gören içlerinden bazıları istifa ettiler! Bütün görev Tekelioğlu Sinan Paşa‘ya düşüyordu. Ne yapıp yapıp Karaisalı’ya girecekti… Buyruk aldı, Karargahını Hacılar köyü‘ne kuracaktı!
Yeniden Niğde’ye uğradı. Saadettin Beybaba, Yeni Adana gazetesi kurucularından Ahmet Remzi Yüreğir, 11. Tümen Komutanı Mümtaz Bey‘le görüştü. Mümtaz Beyle görüşmesi iç açıcı olmadı. Bunun üzerine Niğde Jandarma Komutanı Binbaşı Hayri Bey‘e başvurdu. Müdafaa-i Hukuk Cemiyeti‘nden ve halktan yardım aldı… Bir bölüm jandarma eri ve Teğmen Besim Beyle birlikte bereketli Maden yönünde Adana cephesine doğru harekete geçtiler. Yolda büyüyen, sayıları artan güç, Bereketli Maden’de geceledi. Burada bir talihsizlik oldu; silahlı otuz er firar etti. Erlerin kaçışı Tekelioğlu Sinan ve arkadaşlarının neşesini kaçırdı. Olacak, yenecek nane değildi ama olmuştu. Buna karşın yine de yürekli olmak üstün tutuldu, sabahleyin yola çıkıldı. Kalanlarla yeterli başarı sağlanabilirdi!
Tekelioğlu Sinan elindeki güçlerle Adana sınırına geldi. Kendisine engel olabilecek Cevizli Karakolu‘nun üstüne yürüdü; Karakolu ele geçirdi, üç jandarma erini tutsak aldı. Bunun ardından Kamışlı Bucağı, küçük bir çarpışmayla alındı.
Torosların kayalıkları arasındaki yollardan ilerleniyordu. Tepelerinde karlar vardı. Mart ayı sonuna gelinmiş, taze güneş çevreye canlılık veriyordu. Dağlarda kimi ağaçlar tomurcuklanmış patlamaya hazırlardı. Oysa Çukurova’da çoktaan erikler çiçek açmıştı. Ova bütün yeşilliğiyle donanmıştı. Bereket fışkırıyordu. Böyle bir yer Fransızlara kalamazdı. Bir gün kovulacaktı.
Bütün Toros köylüleri hazırlık içindeydi. İşte yola çıkmış Batı Klikya Komutanı Sinan Tekelioğlu önderliğinde geliyorlardı. Teğmen Besim Bey süvarisiyle Yeniköy Jandarma Karakolu üzerine yürüdü karakol alındı; buradan edinilen silahlar silahı olmayanlara dağıtıldı. Yeni güçler toplandı. Yine de silah ve cephane varlığı yeterli değildi. Yollarda Fransız yanlısı karakolları basarak bu açığı kapatmaya çalışıyorlardı. Sofulu köyü karakolu da bu erekle basıldı. Karakola el kondu. Tekelioğlu Sinan Karargahını buraya kurdu. Ele geçirilen silahlarla donatılan güçler komutasındaki subaylara paylaştırıldı.
Bundan sonraki yönelim Karsantı Bucağı’ydı. Burası alınarak Fransızların Seyhan ırmağıyla ilişkisini kesmek düşünülüyordu. Düşünce yaşama geçirilmek için Pozantı’daki Cemal Efe‘nin Kadirhan üzerinden Çamalan yönüne ilerlemesi buyruldu. Diğer birlikler de Mart sonuna doğru Sofulu‘dan kalkarak Karsantı‘ya varmaları sağlandı. Akşamüzeri ulusal güçler Karsantı yakınlarında toplandılar. Burada Rumlar oturuyordu. Jandarma Komutanı Ali Rıza adında biriydi. Fransızlar bu adamı çavuşluktan teğmenliğe yükseltmişlerdi. Buna karşılık Ali Rıza çavuş da onlara yalakalık yapmaktan geri kalmıyordu. Bu nedenle Karsantı halkı rahatsızdı. Doğru dürüst sokağa çıkamıyor, işine gidip gelemiyordu. O halde halkı söz konusu Fransız baskısından, zulmünden kurtarmak gerekiyordu.
Tekelioğlu Sinan o gün bir durum değerlendirmesi yaptı. Karsantı Takım Komutanlığına “teslim ol” çağrısı iletildi. Kabul görmeyince ulusal kuvvetler Karsantı’ya girdi. Fransızlarla iletişim kurulmasını önlemek için hemen telgraf telleri kesildi. Kısa bir çarpışmadan sonra sözde teğmen Ali Rıza çavuş yakalandı, rütbesi halkın önünde söküldü, tutuklandı, cezaevine kondu. Bucak Müdürlüğüne Kadiroğlu Ali Ağa, Takım komutanlığına Yusuf Çavuş getirildi. Bununla da bitmiyordu iş. Fransızların cılız birlikleri temizlenmeliydi önce. Batı Klikya Komutanı ilk iş olarak bunu yapıyordu. Ayağına dokunan küçük taşları yolundan dışarı atıyordu. Bu devinim çevrenin onayını topluyordu. Bu bakımdan Fransızları geriletecek her iş, her davranış önemliydi.
Fransızlar, Pozantı ve Belemedik‘teki taburlarını rahat ettirmek için Çiftehan ve Akköprü‘yü de tutmuşlardı. Yüzbaşı Saffet Bey askerlerini topladı, Çiftehan üzerine yürüdü. Fransız yüzbaşısı Lebel öldürüldü. Bu devinim Fransızların gözünü korkuttu. Pozantı’ya çekildiler. Böylece Çiftehan ve Akköprü Kuvayi Milliyecilerin eline geçti. Kuzeydeki ulusalcılar görevlerini yapmanın sevinci içindeydiler.
Sıra artık Karaisalı‘nın kurtuluşuna gelmişti. Tekelioğlu Sinan güçleri Karaisalı yönüne doğru yürüyüşe geçtiler. Karanfil Dağını aşarak Gerdibi köyü‘ne ulaştılar. Yürüyüş sırasında ulusal güçlere ateş açan on iki Rum karşı ateşle öldürüldü. Ulusal güçler geceyi Göbekli Köyü‘nde geçirdiler…
Mart sonlarının sabahıydı. Güneş Karanfil Dağına vuruyordu. Karaisalı’nın yamaca yaslanmış evleri aydınlanıyordu. İnsanlar yataklarından uyanmışlardı. Karapınar Deresi’nin suyunda yüzlerini yumaya, çamaşırlarını yıkamaya hazırdılar. Bahar etrafa lale sümbülünü serpiştirmişti. Eşek turpları, kangallar çakıt ovasının yüzeyini kaplamıştı. Ekinler bir karışı geçmiş helellenmişti. Kuşlar uçuyor, şarkılar söylüyordu.
Baharın, güneşin bu ulaşılmaz görkemi içinde, Batı Klikya Komutanı müfrezesiyle Hacılı köyüne indiler. Köylüler gelenleri ağırladılar. Öğle yemeği yenildi. Duracak eğlenecek zaman değildi aynı gün yola çıkıldı. Akşamüzeri Karaisalı yakınlarına varıldı. Güneş Karanfil Dağı’nın ardından aşmaya hazırlanıyordu. Yerini kızıllıklar kaplamıştı. Yürüyüş halindeki ulusal güçlere ateş açan on iki Rum etkisiz hale getirildi.
Öncüler telgraf tellerini kestiler. Sabah oluyordu, güneş Karanfil Dağı’na doğmuştu. Kuvayi Milliyeciler Karaisalı’ya girdiler. Büyük sevgi, coşku seliyle karşılandılar. Tarih 1 Nisan 1920‘yi gösteriyordu… Kurbanlar kesildi, halaylar çekildi.
Fransızlar Karaisalı İlçe Merkezini edimli olarak işgal etmemişlerdi. Orada kendilerine bağlı Ermeniler, yerli işbirlikçiler vardı. Fransızlardan destek alarak Karaisalı halkına zulüm yapıyorlardı. 1919’un ekim ayında Kızıldağ imamı Hafız Asım, iki köylü, bir jandarma eri Ermeniler tarafından şehit edilmişti. Arapali (Kapıkaya) Köyü‘nde Dedeağa’nın Çiftliği basılmış, Dedeağa yaralanmış, iki işçisi süngülenerek öldürülmüştü. Akköprü-Kamışlı yolu üzerinde bulunan Kaleağası Hanı içindekilerle birlikte yakılmıştı.
Ulusal güçler ilk iş olarak Karaisalı’yı düşman ve taraftarlarından temizledi. Kaymakam Cemil Bey, Müftü Abdullah, Osman Çavuş tutuklandılar, üç gün sonra serbest bırakıldılar. Kaymakam memleketi Kozan’a gönderildi. Yerine Sadettin Beybaba atandı. Fransızlarla işbirliği ve casusluk yaptığı saptanan Saatçi Selim idam edildi. Üsteğmen Hasan Akıncı Bey Karaisalı Jandarma komutanlığına getirildi. Karaisalı’da Harp Divanı kuruldu. Savaş suçluları cezalandırıldı.
Karaisalı kurtuldu düşmandan! (…)
*****