ANALAR GÜNÜNDE…
M. Demirel Babacanoğlu yazdı.
Benim anam!
Anamı nasıl anlatsam bilmem ki?
Öyle kolay değil insanın kendi anasını anlatması?…
Haydi bir deneyin. Anlatınızı analarınızı. Herkes anlatsın. Nasıl bir anaymış görsün dünya. Görsün ülke, görsün insanlar. Ana olmak neyimiş öğrensinler. Çekilen sıkıntıları, yaşanan güçlükleri…
Siz kedileri gördünüz mü, yavrularına nasıl bakıyor?
Siz köpekleri gördünüz mü yavrularına nasıl bakıyor?
Siz tavukları gördünüz mü civcivlerine nasıl bakıyor?
Hele bir yanaşın da onların yavrularına, anası ne yapıyor size?
Hiç beklemediğiniz tepkiyle karşılaşırsınız.
Atlar üzerinize, parça parça eder ellerinizi, yüzünüzü.
Bizim analarımız da ne yapmaz?
Yavrularını bağrına basar. Gece gündüz uyumaz başında durur. Azıcık sızlasa onun yüreği hış olur!
Böyle böyle büyütür, okutur ilk, orta, lise, yüksek okullarda.
İş, aş sahibi olsun der ama, güçtür bu iş, zordur bu iş… İşsiz kalır, aşsız kalır.
Asker olsun der. Şehit olur gelir… Ana bir bir yumrucuk et kalır.
Siz o ananın yüreğinin ne olduğunu bilemezsiniz?
Parça parça yürek, lime lime yürek, durmadan ağlar, kan bağlar,
Mezar taşında görürsünüz onu. Yeni doğmuş bir bebek gibi okşar, kırmızı bir gül gibi sever mezar taşını.
Benim anamın babası da şehit olmuş Çanakkale’de. Babasız kalmanın acısını bilirdi. Barış isterdi hep… Sevmezdi kavgayı hiç.
Barışmak savaşmaktan iyidir derdi.
İşte bugün analar günü.
Kaç ananın çocuğu şehit?
Kaç ana ağlıyor şimdi?
Durdurabildiniz mi onların yüreklerini?
Bir günlüğüne, bir saatliğine, bir saniyeliğine yapabildiniz mi bunu?
İndirin silahları, üretmeyin bir daha
Oyuncağı bile kötü, oynatmayın çocukları
Durdurun savaşları, savaşmayın bir daha
Yaşasın insanlar, ağlamasın analar!
*****