2018 Yazında Okuduğum Kitaplar
M. Demirel Babacanoğlu Yazdı
3.Bölüm
- Züfi Livaneli, KARDEŞİMİN HİKAYESİ, 1. Bsk., 325 s., Doğan Kitap y., 1. Bsk., 2013/ Kadın cinayeti romanı. Akıcı bir biçemle yazılmış, kolayca okunuyor…
Ali Kahraman Arzu adında bir kadınla evlidir. Zeka bölümü düşük Hatice kadının oğlu Muharrem Dönmez ev işlerinde yardımda bulunur.
Hatice kadın Mehmet Arslan’ın ev bakım işlerini yapmaktadır. İsteği üzerine Mehmet, Hatice kadının oğluna ders vermektedir.
Ali Kahraman’ın eşi Arzu özgür bir kadındır, sevgilileri vardır, İstanbul’a gider onlarla ilişki kurar…
İkiz Ahmet’le Mehmet Kahraman’ın ailesi bir trafik kazasında ölür. İkizler kurtulur. Dedeleri büyütür, okutur. Ahmet İnşaat, Mehmet Elektrik mühendisi olur…
Bir gün Arzu evinde ölü bulunur. Kimin öldürdüğü bilinmez; araştırmalar yapılır. Gazeteci Pelin Soysal cinayetin peşini bırakmaz. Mehmet’le sürekli konuşur. Sonunda Cinayeti Muharrem Dönmez’in işlediği anlaşılır.
Yargılama sonucunda Gazeteci Pelin,“Arzu Kahraman cinayetiyle ilgili olarak kolye hikayesini, şüphelinin kendisine de anlatmış olduğunu, hatta facebook’tan davet gecesi çekilmiş resimleri bulmak için yardım istediğini, resimleri bulduklarında Arzu’nun boynunda kolye olduğunu görüp bunun üzerinde düşünmeye başladığını ve sorulması üzerine katilin adını kendisine açıklamadığını söylemiştir. Yalnız diğer birçok konuda olduğu gibi Arzu Kahraman’ın da aşk yüzünden öldürüldüğünü düşündüğünü ifade etmiştir…”
“Mehmet Arslan’ın yazdığı kitapta bir edebi bulmaca şeklinde sunduğu şifre çözüldüğünde Muharrem Dönmez ismi ortaya çıkmaktadır…”
“Muharrem, İstanbul’dan gelip Yeşilköye yerleşmiş olan ailelere yardım etmektedir. Bu ailelerden birinin de Kahraman ailesi olduğu, Arzu Kahraman’ın bu çocuğa büyük bir şefkat gösterdiği, bazen sarılıp bir çocuk gibi yanaklarından öptüğü anlaşılmış ve sanık Muharrem bu davranışları yanlış yorumlayarak Arzu Kahraman’la aralarında bir aşk münasebeti olduğu kanısına kapılmıştır. Jandarma tarafından gözaltına alınarak sorgulanan Muharrem Dönmez bunu inkar etmemiştir…”
Ali Kahraman’ın yokluğundan istifade ederek merdivenlerden yukarı çıkmakta olana Arzu Kahraman’ı yakalayarak çektiğini ve orada defalarca bıçakladığını, Arzu’nun boynundaki kolyeyi hatıra olarak aldığını Mehmet Arslan’ın köpek kulübesine sakladığını söylemiştir. (…)”
- Hüseyin Rahmi Gürpınar, ŞIPSEVDİ, 510 s., Kaldırım y., 2016/ Kitap, Abdülhamit döneminde yazılmış. O dönemde Alafranga gazetesinde birkaç dizi yayınlandıktan sonra yasaklanmış. 1908 inkılabından sonra yeniden yayınlanabilmiş.
Fransuva’dan kalan Osmanlı-Fransız dostluğu sürmektedir. Bu dostluğun İstanbul’a getirdiği hava Fransız kültürünü getirmiş, Fransızca konuşmaya heves edilmiştir.
Yazar böyle bir havayı, böyle bir baskıyı günlük yaşam içerisinde güldürü diliyle sunmaktadır.
Romandaki olaylar, Pehlevizadelerle Kasımefendizadeler arasında geçen, gelişen çarpık burjuva yaşamını içermektedir.
Pehlizadelerden baba ölür.
Nine Şakure Hanım, eşi Latife Hanım, oğlu Meftun ve Raci, kızı Lebibe; teyzesi Vesile, Vesilenin beyi Mustafa, kızı Rabia; Meftun’un oğlu Neval Şarik, hizmetli Şaban, Eleni, Zerafet, Ali… Kasımefendizadelerden eşi Nakiye Hanım, oğlu Mahir, Kızı Edibe, akrabalarından Bedri Bey, Edibe’nin hocası Azize Hanım… Fransız dostlar Mösyö Makferlan eşi Madam Makferlan; Şehim Bey, Madam Şeyhim… romanın kahramanlarıdırlar.
Pehlevizade ölünce oğlu Meftun Beyin eğitimini amcası üstlenir, Paris’e gönderir. Meftun orada okumaz, gününü gün eder, döner İstanbul’a. Hiçbir iş yapmaz, babadan kalanlarla meyhanelerde, bilmem nerelerde yer içer, hovardalık yapar. Kız kardeşi Lebibe Kasımefendizadelerin oğlu Mahir ile; teyzesinin kızı Rabia, Bedri ile sevişir gebe kalır. Meftun bu olayı tuzak olarak kullanmak ister. Kasımefendizadelerin kızı Edibe’ye dünürcü gönderir, vermezler.
Kasımefendizadeler, konakları, hanları olan çok zengin bir aile olmalarına karşın paspal giyinirler, yoksul görünürler, ama gözleri paradadır. Geçimlerini bedevaya getirmek isterler. Kızını, oğlunu okutmaz, dinci geçinirler, hurafelere bel bağlarlar.
Meftun, Kasımefendi’nin paralarına göz diker. Edibe ile evlenmenin tasarlarını yapar. Konuyu, Makferlanlara, Şeyhimlere anlatır. Onlar da Meftun’a piyangodan 15 bin lira çıktı yalan haberiyle hizmet verirler! Bunu duyan, paranın kokusunu alan Kasımefendi kızını Meftun’a verir… Kız kardeşi Lebibe’yi de oğlu Mahir’e alır.
Meftun’un tasarları üzerine kayınbiraderi Mahir babasının mührünü, Beyoğlu’ndaki Büyük Otelin senedini çalar, Meftun’a verir. Meftun bundan haksız gelir elde eder. Kasım efendiyi borçlandırır…
Kasım efendi olayı öğrenince, Raci’ye mektup yazar. Olayı anlatır. Mahir’i evlatlıktan ret ettiğini, kızı Edibe’yi Meftun’dan boşattığını belirtir, çalınan malların, paraların tarafına gönderilmesini ister. Bunu duyan oğlu Mahir intihar eder. Raci ile Meftun fena halde tartışırlar.
Meftun Fransa’ya kaçar.
Sonunda Meftun mektup yazar Raci’ye. Bir gün İstanbul’a geleceğini, Kasım efendinin mallarına sahip olacağını belirtir.
Mektuptan bir bölüm:
“… En tuhafı zorla boşadığım Edibe Hanım benden aldığı ‘kokerri’ derslerinden umulmayacak büyük bir ilerleme göstererek Azize Hanımla birlikte eve delikanlılar almışlar. Bu rezaletlerini konu komşu görmüş, utancından Kasım’a felç gelmiş, ağız çarpık, bir koluyla bir bacağı işlemez bir halde öyle felçli yaşıyormuş. Kalıbı dinlendirdiği vakit Edibe’den başka varisi yok… Allah’ın hikmetine bakınız bu kadar fırıldaklarla uğraşmalar neticesinde elde edemediğim bu servete anne tarafından miras yoluyla oğlum Neval Şârik Bey konacak. İhtiyar Kasım gözünü yumar yummaz ben İstanbul’dayım… Çünkü geç kalmaya gelmez. Edibe’nin oğluma başka kocadan ortaklar yetiştirmesi ihtimali var. Ben karımı zaten boşamadım ki… Bu büyük servetin Paris’te her gece hayırlı hayırlı rüyalarını görüp duruyorum. Annemin ellerinden, Lebibe’nin gözlerinden öperim…”
(BİTTİ)
*****