
Yılmaz Erdoğan’dan bir şiir;
“Öyle Bir İstanbul ki, Aşk!.”
Yılmaz Erdoğan
Oyunculuğunun , Senaristliğinin ve Yönetmenliğinin yanı sıra Şairliği ile de tanınan Değerli Tiyatro – Sinema Sanatçısı Yılmaz Erdoğan‘ın “Öyle Bir İstanbul ki, Aşk!.” isimli şiirini İSTANBUL SANAT MAGAZİN okuyucularının ilgisine sunuyoruz.
Öyle Bir İstanbul ki, Aşk!.
Öyle bir İstanbul ki aşk,
Bir kalbin iki yarısında
Garibin iki yakasında
Ekmek ile balık arasında
Ne zaman ilham makamında ikrar,
Kelime sökün hem yekûn
Hem bir teşekkül.
Karışık suretine asıl
Ve ikbal
Ve eski şehir efsaneleri
Kanallarında şahmaran dolaşan,
Kendi çıkardığı yangınlara koşan
Tulumbacı teraneleri
Bu şehri en güzel düşünen adam
Aşiyan’da bir Orhan Veli..
Bırak ellerimi gider olmuşum
Gider gösterilmiş ve kaydı tutulan
Sanki maiyetiyle birlikte kabul salonlarında
diplomatlar,
Boyunları kırık, şapkalarında batıcıl tüyler,
Ölüm fermanları, dakika başı infaz ve Sadabad
Çiçek devirleri,
Amsterdam’a sarı bir kocaya kaçırılan
Pembe laleler..
Öyle bir İstanbul ki aşk,
Tüm şarabi şairlerin
Cümle uyakları,
Yalnız yazdığını yaşayan,
Hayal şehirlere mahsus
Bir yalnızlık içeren,
Epeyce rutubetli,
Sanki kimseyi ıslatmayan bir yağmur şekli..
Öyle bir İstanbul ki aşk,
Milyon yükü insan seli
Tarifsiz, tarifesiz, çamurlu
Kamusal alanların iç işleri,
Ne zaman sevsen bahar
Ne zaman yağmuru övsen,
Sel mağduru mahalleler.
Gemileri martılara koşan
Her rüzgarda,
Kendisi gibi imkansız kokan,
Kirli bekar evlerin kül tablalarında
Cemal Süreyya dizeleri.
Kavuklu yemiş ve toz içindedir halılar
Devlet ve ihtilal ve cümle ihtimal üzerine
Samatya’da kelle ayıklayan eller.
Hınzır ve günceldir belki de,
Hala yağlı bir akşamdır
Sigorta hastanesinde
Loş floresan ve bisküvi,
Sanki babaannem hala fizik tedavide
Nefes almayan bir koridorun sonunda
Ama keyfi yerinde,
Çünkü hastanede..
İçinden tren geçen gecelerin
Ani çığlıklar kapsamında,
Çıplak terli bir sarışmanın
Bostancı semtine bıraktığı aura.
Sinemalarda orta yaşlanmış
Hangi ak düşer ne zaman kimin saçlarına,
Yarım kalmış bir cinnetle
Yedi tepeli bir cennet arasında.
Öyle bir İstanbul ki aşk..
Aşırı kaloriferli bir bodrum katında
Muhtemel aşk girişimlerinin kıyı bandında
İsimleri geçer
Her yazdığım şarkının,
Eski Galata Köprüsü’nü ilgilendiren kısmında.
Sazcılar Yokuşu’ndan ayıp yerlere akan,
Aysel diye birinin,
Balkon diye bir yerden,
Zemin adında bir yere çakılan,
Muayyen hayatı üzerine bir roman,
Hiç bir zaman yazılmayacak olan.
En çok şairi üzen
Her vazgeçiş
Her unutulan
Hep kentsel dönüşen
Hep yeniden kurulan.
Öyle bir İstanbul ki aşk
Bir kalbin iki yarısında
Garibin iki yakasında
Ekmek ile balık arasında..
Haziran 2015-Eylül 2019
*****