Yaşar Yıltan & “Sevgili Sanat”
M. Demirel Babacanoğlu Yazdı
“Sevgili Sanat”(*) Yaşar Yıltan’ın kitabı; 25 mektubu kapsıyor. Baştan sona sorularla, yanıtlarla dolu. Edebiyatının başka bir türü denebilir. Batı etkisinde, klasik biçemde yazılmış! Soru soran da yanıt veren de yazarın kendisi. İç/dış değerlendirmelerle örülmüş bir yapıt…
Girişte; “Sevgili Sanat, hafızamda senden başka hiçbir şey yok! Paradoks desem… Sen/ben gibi… belki… Sonra sana bakıyorum, siyah bir şapka, nasıl olur acaba diyorum, kenarında kan damlası gibi kırmızı bir gül. Neden siyah üzerinde kan rengi? Siyah dünyanın üzerine kırmızı şarap dökmeli… Dünya aşk sarhoşu olmalı… Siyah bir şapka nasıl olur diye düşünüyorum tekrar…” diyor.
Düz düşüncelerin terslikleri , aykırılıkları veriliyor. Yazacaklarını, söyleyeceklerini bu paragrafta söylüyor. “Özgürlük kolay kazanılmaz” diyor; “hele kadınsan bu daha zordur.(ne söz ama)”
Dünya/insanlar yaratılırken bir terslik olmuş galiba? Kadınlar aşağıda, ikinci üçüncü… planda yaratılmış sanki? Tabiat böyle bir yanılgıya düşer mi? Ama o tersliği özünde getiren insan, kendi cinsinden olan kadını, getirdiği düzenlerle, yöntemlerle arka plana atmış, itmiştir! Bayların bencilliğinden başka nedir bu? Hem keyiflerini görecekler, hem de insandan saymayacaklar kadını?
Kadın öne çıkınca, baylar için özgürce söz etmek kısıtlanıyor! Bizim toplumda, kadın yaratık bile sayılmıyor! Cinsel nesne olarak bakılıyor ona. Hatta “Cinsi latif” bile deniliyor. Yaşamda böyle bir yönseme haddinden fazla var! Baylar kendilerini ancak böyle bir yönsemeyle var sayıyorlar. Böylesine arka plana koydukları karşı cinslerini, bir mücevher bir kutuda nasıl saklanırsa öyle saklıyorlar. Başkası görmesin, bakmasın… Sınırsız koşulsuz uyum (itaat) bekliyorlar.
Bu açıdan bana sorarsanız baylar da özgür değil. Bir çelişki de, belki de danıskası burada yatıyor. İki cinsin özgürlüğü biliciler/bilisizler tarafından tartışılmış değil. Baylar daha çok kendi içtepilerini öne çıkarıyorlar. Sanki bu dünyada yalnızca kendileri var? Sözde okumuş yazmış, değişik inançlara sahip olmak da kurtarmıyor onları. Özgürlük her iki taraf için de böylece yitip gidiyor. Aşk da öyle. Özgürlük doğanın kendisidir. Doğa gibi devinilmiyor, yaşanmıyorsa özgürlük yoktur.
Yazar, özgürlük, aşk, sanat konusunu işliyor. Şairler, yazarlar, ressamlar, müzikçiler, baleciler, sinemacılar, tiyatrocular, çalgıcılar, oyuncular, dansçılar (…) geliyor kaleminin ucuna, anlatıyor onları.
Sözgelimi; Vincet Van Gogh resimleri ilgi görmüyor. Parasız kalınca kardeşi yardım ediyor. Genelevdeki sevgilisine armağan veremediği için kulağını kesip armağan ediyor(**) O dönemde kilisenin, kralların ressamları vardı. Kilisenin kralların buyruğu geçerliydi. Buyruğa uygun resimler yapmayınca da Van Gogh aç kalıyordu.
Çağın yasakları tavsadıktan sonra resimleri aranır, para eder oldu… Demek sanatçıymış gibi görünmek para ediyormuş! Şimdi nasıl dersiniz? Hangi alana baksak, özgürlük olmadığı için, düzgün görünüyor ortalık. “Nur Yoldaş’tan ‘Sultan-ı Yegah’ı dinleyerek bu alemden başka bir aleme geçsek Ergüder Yoldaş’ın besteleri, yaptığı şarkılar beni başka diyarlara, güzelliklere götürür hep… Hele sözleri Seyit Nesimi (Bir insanın inandığı şeyi söylediği için canlı canlı derisi yüzülür mü? (…)” Özgür olmayan toplumlarda birileri çıkar böyle bir yanlışa düşer.
“Sevgili Sanat, dünyada şehirlerin kimileri adeta sanat için yaratılmış; Budapeşte, Paris, Prag, Viyana, Rio, St. Petesburg… mimarinin, resmin, heykelin, müziğin başkenti sayılabilir mi? (…) Viyana’da Vals, Benos Ares’e tango, Rio de Janeiro’ya samba…” Bir insan bir konuda nasıl derinleşirse, bir şehir de öyle. Adana pamukta, İstanbul ticarette, Ankara seymende… “Portakal çiçeği karnavalı” oluşturmak istedik, olmadı…(!)
“Roma güzeli, bir kocaman kara göz, koyu renk saç, esmer ten. Ortaçağ güzeli: Geniş ve parlak bir alın ve ince kaş. Barok güzeli: Altın sarısı saç, açık renk ve neredeyse saydam ten …” “Sevgili sanat sen güzellik misin estetik misin? Eğer güzelliksen estetik bir yönün yoksa sanat olamazsın, estetiksen güzelliğin yoksa yine sanat olamazsın. Bu durumda estetik olan her şey güzelse, güzel olan her şey neden estetik olmaz?”
Siz ne diyeceksiniz sevgili okurlar?
Güzellikler için somut bir veri koymak ortaya zor. Görece bir anlayışla güzellik değerlendiriliyor denebilir. Kişi neye güzel diyorsa onun için o güzeldir. Bir de toplumların ortaklaşa oluşturdukları güzellik değerleri vardır. Öyle sanıyorum ki, sanat olan budur!
Daha çok şey var kitaptan alınacak yazılacak. Siz de okuyunuz, deneyiniz, alınız.
11 Şubat 2022, Adana
……….
(*).Sevgili Sanat-Yaşar Yıltan 135 s., Baygenç Yayınları. 1. Baskı Kasım 2022
(**) Sevgililer günü var mıydı acep o yıllarda?
*****