BAYRAM VE KIRMIZI PABUÇLARIM

BAYRAM VE KIRMIZI PABUÇLARIM

Harika Ören Yazdı

Bayram ve pabuç…Kızlara kırmızı… Kırmızı olmasa da her çocuğun bir bayram ve bir pabuç hikayesi vardır çünkü 60 larda çocuklara pabuçlar bayramdan bayrama alınırdı. Genel anlamda çoğu çocuğun küçük yaşlarda, annesinin, babasının, anneanne, babaanne ya da dedesinin hediye aldığı, kırmızı pabuçlarına sarılarak uyuduğu bir Arife akşamı vardır. Kız ya da erkek çocukların yastığın yanı başına koyduğu, uykuya geçerken göz ucuyla süzdüğü, bayramım anlamını içinde taşıyan, ne renk olursa olsun; bayram şekeri tadında pabuçlar… Vitrinlerde, önünden geçip gitmesine engel olan, minik gözlerin bakışına hapsolmuş, pabuçlar vardır. Ruganın parlak ışığını yansıtan, yumuşak derinin çekiciliğinde yepyeni bayram pabuçları. Kızlar için olmazsa olmaz, kırmızı.

Etekleri jüponla desteklenmiş elbiseleri, beyaz dantel süslü çorapları ve kırmızı rugan pabuçları, saçlarında süslü tokalarıyla kız çocukları; tertemiz beyaz bayram gömlekleri, minik papyon ya da kravatlarıyla, saçları taranmış, erkek çocukları. Bir çift yeni pabuçla, kendilerini prens-prenses gibi hisseden bayram çocukları. Ah! Hele o bayram sabahı, teyzelerden ve amcalardan el öpme sonrası alınan harçlıklar. Ceplerde saklanır, karşılıklı geçilip sayılır, kimin harçlığı çok bakılır, az harçlık edinmiş olanlar, komşu kapılarını tıklayarak, el öpmeye devam edilir. Arada Kırmızı Pabuçlar göz ucuyla süzülür.

Bazen bayram harçlığı, mendil içinde şeker olur. Çocuklar bayram şekerlerinin hepsini ağızlarına tıkıp, yemeğe çalışırken; gözlerinin içine bakan, şevkatle yanaklarını okşayan, başlarını sıvazlayan, komşular tarafından; ceplerinin yanı sıra sevgi depoları da doldurulur. Düşünüyorum da bu harçlık hikayesi, el öpme alışkanlığını geliştirmek için icat edilmiş gibi geliyor bana; el öpmeyi cazip kılan, küçük bir ikram. İstanbul’da Boğaz köprülerinin olmadığı zamanlar, iki yaka arasındaki taşıma sadece vapurlar, araba vapurları ve motorlarla sağlanırdı. Deniz ulaşımı, hele hava güzelse bayramın harçlıktan sonraki ikinci sürprizi olurdu. Deniz taşıtlarından en eğlencelisi vapurlardı. Meraklı gözlerle seyrin tadını çıkaran çocukların, tahmin edersiniz ki soruları bitmez; büyükler sırayla kıyıdaki tarihi binalar hakkında çocuklara bilgi verirlerdi.

Hele ki cam bardak yutan pandomim ustası, küçük kullanışlı alet satıcıları, gür sesleriyle vapurun orta yerinde yer aldıklarında, çocuklar için eğlencenin bir başka çeşidi başlardı. Bayram yemekleri mutfaktan, bayram sofrasına taşınırken, minicik sarılmış etli sarmalardan kimse görmeden bir tane ağza atmak adettendi. Ihlamur ve çam ağaçlarıyla gölgelenmiş bahçelerin köşelerine yerleştirilmiş masalar etrafında toplanan ailenin, şen kahkahaları yükselirken; servis edilen kahve-lokum-likör üçlemesinin tadına doyum olmaz. Bu üçlemeden çocukların payına ise sadece lokum düşerdi. Fıstık çamlarının kozalaklarını toplamak, fıstıkları taşla kırıp afiyetle yemek; ellerinin simsiyah olmasına aldırmadan, kovalamaca oynayıp, beş parmağının izini arkadaşının elbisesinde bırakmak; sonra birbirini temizleyip, uslu çocuk pozuna bürünmek, çocukluğun gizli sırrı olarak kalırdı. Akşam üstü, yapılan fayton sefaları, ağza burna yapışmasına aldırmadan yenen pembe pamuk şeker ve mutlaka gidilen Lunapark, bayram klasiğiydi.

Şu sıra Margaret Atwood’un ‘’Kırmızı Pabuçlar’’ isimli kitabını okuyorum. Çocukken Kırmızı Pabuçları giymek çok keyifli. Ergen olunca Kırmızı’nın ateşi yakıyor, enerjisi cesaret istiyor. Balerin Rosemary Sullivan’ın yaşamda ki izini süren yazar, Kırmızı Pabuçlar’la kaderlerine razı olmayan, kalıplarını kırmaya hazır insanlara, kadın-erkek ayırımı yapmadan çok şey sunuyor. Özellikle de yazmaya cesaret bulamayanlara. Atwood’un yazma konusunda duygu ve düşüncelerimle örtüşen çok önemli bir tespiti var; ‘’Yazar olarak güveniniz. Bu büyük ölçüde kendinize duyduğunuz güvenle ilgili. Ve onun da kökleri belli: Çocukluk!’’ Diyor! Ben de ‘’İşte bu!’’ diyorum.

Bayramlar çocuklarındır.

Aile bütünlüğünün, saygının, sevginin, paylaşmanın, mutluluğun küçücük beyinlere ekildiği doğal ritüellerdir. Şimdiki çocuklar, bayramlarını bizim gibi mutlu yaşayamıyorlar.

Çünkü KIRMIZI PABUÇLARI YOK!

*****

Önceki

RAMAZAN BAYRAMINIZI YÜREKTEN KUTLARIZ 

Sonraki

Edip Akbayram’a ‘‘Nâzım Hikmet Dostluk Ödülü’’

Yorum yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Popüler Yazılar