Padişah ile Vezir Bir de Kızı – Öykü 

Padişah ile Vezir Bir de Kızı – Öykü 

M. Demirel Babacanoğlu Yazdı

Padişah bir gün veziri ile kıra gezmeye çıkmış… Bir yokuşa gelip dayanmışlar. Yokuşu çıkmak zor görünüyormuş.. Padişah bir umar düşünmüş.

Vezir” demiş, “şu yokuşu görüyor musun?

Evet” demiş vezir, “görüyorum.

İyi” demiş padişah, “bu yokuşu kolayca çıkmanın bir umarı var mı?

“Yok” demiş vezir..

“Var” demiş padişah.

“O zaman söyle” demiş vezir.

Bak” demiş padişah,”biraz sen benim sırtıma bin, biraz da ben senin sırtına bineyim, kolayca çıkarız yokuşu.

Vezir bu öneri karşısında şaşmış, bir şey diyememiş; içinden ben padişahı sırtıma bindirsem, padişah beni sırtına bindirmez, bindirse de ben binemem diye düşünmüş; susmuş, yanıtsız bırakmış padişahı.

Neyse ıhlaya, tıslaya yokuşu çıkmışlar, düzlüğe ulaşmışlar.. Bir orman denizine rastlamışlar… Padişah;

Şu ormana bak vezir, ne kadar güzel…

Evet güzel” diye yanıtlamış vezir.

Bak vezir” demiş padişah, “şu güzel ormana iki girelim dört çıkalım, ne dersin?

Vezir anlayamamış. Yanıtsız bırakmış.

Suskun, puskun, üzgün saraya dönmüşler..

Padişah veziri çağırtmış huzuruna..

Bak vezir” demiş, “huylusun, soylusun, boylusun, iyisin hassın amma, gezide benim söylediklerimi yanıtla(ya)madın… Sana kırk gün süre veriyorum. Yanıtladın yanıtladın, yanıtlayamazsan kelleni alacağım…” demiş.

Vezir, boynu bükük çıkmış huzurdan.. Arpacı kumrusu gibi düşünmeye başlamış… Gün geçtikçe zayıflamış, incelmiş…Çok kötü duruma düşmüş.

Padişahın çok çirkin bir kızı varmış… Vezire aşıkmış. Vezir yüz vermiyormuş. Vezirin durumunu görünce fırsat bu fırsat demiş doğru vezirin yanına varmış. Çıkışır gibi;

Vezir efendi” demiş “ne bu hal?

Vezir çaresiz, olanı biteni anlatmış..

Padişahın kızı “ondan kolay ne var, kurtarırım seni …

Vezir canlanmış, “nasıl?

“Bir şartla!

“Şartın ne?”

“Benimle evlenirsen.”

“Nasıl olur?”

“Nasılı yok, tek çaren bu.”

Vezir hayır derse can gidecek, evet derse çirkin kızla evlenecek, çekilir şey değil!

Düşünmüş, taşınmış, kaşınmış…

Ne yapalım? Evet” yanıtını vermiş, “evlenirim!” demiş.

Padişahın, hopba, çirkin kızı doğru babasının yanına gitmiş.

Baba” demiş, “senin vezir arpacı kumrusu gibi düşünüyor, ne olacak bunun hali?” diye sormuş.

Padişah olayı kızına anlatmaya başlamış: “Geçenlerde geziye çıktığımızda bir yokuşa rastladık, o serseriye dedim ki, biraz sen benim sırtıma bin, biraz da ben senin sırtına bineyim, bu yokuşu kolayca çıkarız dedim, anlamadı… Oysa ben ona şunu demek istemiştim, biraz sen konuş, biraz da ben konuşayım… böylece yorulduğumuzu anlamadan yokuşu çıkarız, ama o anlamadı… Böyle anlayışsız bir vezirin görevde kalmasını uygun bulmadım…

Bir de güzel bir ormana rastladık… Şu ormana iki girelim, dört çıkalım dedim, bunu da anlamadı… Ben birer değnek keseriz; değneklere dayana dayana dört çıkarız demek istedim bunu da anlamadı…

Şimdi ne yapmalı bu veziri? Bir şans daha verdim. Kırk gün sonra bu olanların yanıtını istedim. Veremezse, kellesi alacağım…” demiş.

Çirkin, hoppa kız hemen haberi ulaştırmış vezire, vezir kırk gün geçince soruların yanıtını şakır şakır vermiş, kurtulmuş ölümden. Padişahın kızıyla , kırk gün kırk gece düğünle evlenmişler…

Onlar ermiş muradına, biz çıkalım kerevetine.

*****

Önceki

SANATÇININ ÇALIŞTAY ZAFERİ

Sonraki

7. GAZİANTEP YİYECEKLERİ ŞENLİĞİ

Yorum yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Popüler Yazılar