KEÇİLERİN BAŞINDAKİ TEYNEKLER – Öykü

KEÇİLERİN BAŞINDAKİ

TEYNEKLER – Öykü

M. Demirel Babacanoğlu Yazdı

Memleketin birinde bir keçi çobanı varmış. Keçilerin dilinden iyi anlarmış, keçiler de çobanın dilinden… Onun için keçilerle çoban arkadaş gibiymişler.

Çoban, keçilerin sütünü sağar, yoğurt yapar, yağını alırmış. Kıllarını tıraş eder, çul çaput yaparmış… Bu bakımdan keçi evin temel direğiymiş. Geçimleri, yaşamları buna bağlıymış.

Hep böyle kalacak değil ya, büyümüş, askerlik çağına gelmiş çoban. Askere çağırmışlar. Çoban hazırlanmış, yolculuk kaydı görmüş. Torbasını omuzlamış. Annesine, babasına, ninesine, dedesine, kardeşlerine, akrabalarına, komşularına hoşça kalın, hakkınızı helal edin demiş, çıkmış evinin kapısından, arkasından aydınlık, sağlık olsun diye helke ile su dökmüşler.

Arkadaşları, davul zurna getirmişler, girmişler koluna davul – zurna çalıyormuş güm ğüm, “En büyük asker bizim asker” diyerek havalara fırlatıyorlarmış! Hooop güm, yere in, çık havaya, dur, halay çek, türkü çağır “Asker oldum gidiyorum” kalanlara selam olsun…

Bindirmişler trene, kara tren paf çuf, isli duman fırlatıyormuş havaya; düüüüt diye çalıyormuş düdüğünü acı acı… Tren gözden yitene dek bakmışlar ardından. Uğurlamışlar böylece çobanı.

Askerde bir dizi eğitimden geçmiş, çakı gibi asker olmuş. Konuşma, davranış kurallarını öğrenmeye özen göstermiş. Kibarlığa da özenmiş. Konuşurken kimi sözcükleri, çatlatıp patlatıyormuş… Halk deyişiyle kentün pentün ediyormuş…

Terhis olmuş bir gün, gelmiş memlekete… Konuşması, davranışı bambaşka gelmiş köylülerine. Anası, babası, arkadaşları, yakınları şaşıyormuş nasıl oldu da bu oğlan böyle oldu diye!

Bir gün babası anası onu dağa keçilerin başına götürmüş, keçileri görünce düzelir diye düşünmüşler! O, keçileri görünce yeni görüyormuş gibi şaşmış kalmış. “Ne gülünç şeyler bunlar” diye söylenmiş. Keçilere bakıp bakıp kahkahalarla gülüyormuş …

Babası sormuş: “Oğlum niçin gülüyorsun?”

“Baba” demiş çoban, “şu yaratıklara bak…” ne acayip şeyler! Başındaki neci onların?

“Baktım oğlum” demiş babası, “basbayağı keçi, tanımadın mı, bilmedin mi, gülünecek ne var bunda? Sen yaratık diyorsun, biz de keçi diyoruz bunlara! Sen onları yıllarca güttün, sütünü sağdın, yağını aldın…”

Oğlan bildiğinden şaşmamış, eliyle işaret ederek, keçilerin boynuzlarını göstermiş. “Baba” demiş, “iyi bak, şu keçi dediğiniz yaratıkların başındaki teynekler neci?”

Babası bakmış, bakmış, kıvratmış boynunu, bağırmış;

“Ulan oğlum boynuz onlar boynuz, teynek değil, ne çabuk unuttun?”

*****

Önceki

Semra Oksay’ın “Suluboya” Resim Sergisi açıldı

Sonraki

30 Temmuz 2019 Salı Günün Konferansı

Yorum yap

E-posta hesabınız yayımlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Bu site, istenmeyenleri azaltmak için Akismet kullanıyor. Yorum verilerinizin nasıl işlendiği hakkında daha fazla bilgi edinin.

Popüler Yazılar